MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Orta Asya’dan Dağılma

Orta Asya’dan Dağılma

Orta Asya’dan Dağılma
50.000 yıl önce, Orta Asya’da ormanlık alanlar vardı, av hayvanları ve balık boldu. Avcılar için rahat yaşanabilecek bir yerdi. Yapılan Y kromozom analizleri, Afrika’dan ayrılan insanların Orta Asya’da bir süre yaşadıktan sonra oradan dünyaya yayıldıklarını göstermektedir. İlerde belirtileceği gibi, bu ilk dönemlerde, Orta Asya’dan en az üç ana dalga olmuştur. Bunlardan birincisi Avrupa’ya, diğeri Bering boğazı üzerinden Amerika’ya ve sonuncusu Hindistan’a yapılmıştır.

Orta Asya’dan yayılma görüşünü kuvvetlendiren Y kromozom analizleri sadece erkeklerin izini süren bir araştırmadır. Erkekler Y kromozomunu babalarından, X kromozomunu annelerinden alırlar. Kadınlara ise anne ve babalarından birer adet X kromozomu miras kalır. Yalnız babadan gelen Y kromozomu, karışmadan, babadan oğla sonsuza dek geçerek varlığını sürdürür. Böylece Y kromozomları nesiller boyunca değişmeden kalır. Ama bazen lalettayin mutasyonlar olur. Bu doğal ve zararsız mutasyonlar nişan (işaret, marker) rolü üstlenirler. Önce bu nişanlar belirlenir, sonra genetikçiler zamanda geriye doğru giderek, bu nişanın ilk oluştuğu noktayı bulurlar. Bu bulunan ortak atadır.

Bugün dünya üzerinde yaşamakta olan erkeklerin taşıdığı Y kromozomu 50.000 – 60.000 yıl önce yaşamış olan ortak atalarının taşıdığı Y kromozomu ile % 99,99 aynıdır. Aradaki küçük fark insan türünün dünya üzerindeki dağılımının kayıtlarını içeren işaretlerdir.

İnsanlar, Orta Doğu’da ve Orta Asya’da güçlenip, hayata tutunmaya çalışırken, Dünya da dış etkilere maruz kalıyordu. 48.000 yıllarında, 30 m çapında, 60.000 ton ağırlığında, demir bir meteor 65.000 km saatte bir hızla, Winslow yakınlarında dünyaya çarptı. Bu meteorun çevresindeki kayalar, çarpma ile ortaya çıkan enerji sonucu eridiler. Dünya genelinde önemli bir hasar olmamıştı.


45.000 yıl önce Homo sapiens Avrupa’ya ilk geldiğinde, orada yaşamakta olan Neanderthallerden farklı bir durumda değildiler. Her ikisi de ateşi kullanıyorlardı, taşları aynı şekilde yontarak aletler yapıyorlardı, aynı beslenme alışkanlıklarına sahiptiler ve bunların arasında et önemli bir yer tutuyordu, yaralarını ve hastalıklarını tedavi etmeye çalışıyorlardı, fırsat bulduklarında ölülerini gömüyorlardı. İkisi de ısınabilmek için kürk ve hayvan derisi giyerek, örtünüyorlardı. Aileler kurmuşlardı, kendi aralarında konuşuyorlardı, “ Aurignacians “ (Orinyasyen) diye adlandırılan Avrupa’nın bu ilk Homo sapienleri, Neanderthaller gibi çevre koşullarına iyi uyum sağlamışlardı ve yaşam alanlarını değiştirme gereğini çok fazla duymuyorlardı. Aurignacian ismi Fransa’da yüksek Garonne bölgesindeki Aurignac sit alanına izafeten verilmiş bir isimdir.

Avrupa’da Neanderthal, Homo sapiens rekabetinin başladığı bu yıllarda, bugünkü Batı Avrupa halkının, o tarihlerde Avrupa’nın doğusunda yaşamış olan 7 kadından türemiş olduğu 2001 yılındaki genetik araştırmalarla bulunmuştur. Bu 7 kadına esprili olarak Havva’nın yedi kız kardeşi denmiştir. Yani bugünkü Batı Avrupa halkının ataları Aurignacianlardan daha fazla, o sırada doğuda yaşayanlardır.

Homo sapiens bir taraftan yayılırken, diğer taraftan hem Homo sapienler tarafından ve hem de Neanderthaller tarafından yapmakta olan müzik de geliştiriyordu. B.Ö. 45.000 yıllarında, Slovenya’da İdrijca nehir vadisinde yaşayanlar flüt kullanıyorlardı. Bu flüt kemikten yapılmıştı.

Aborjin duvar resmi Ubirr
42.700 yıl önce Güney Avustralya’da yaşayan insanlar kayalara kabartma şekiller yapmaya başlamışlardı. 40.000 yıllarında, Asya’da yaşamakta olan Asyalı Homo sapienlerin bir kısmı Sibirya’nın güneyine kadar ilerlemişlerdi. Yine bu tarihlerde, her yerde atalarımız süs eşyaları kullanmaya başlamışlardı. Süs eşyasının kullanımı hem soyut düşüncenin gelişmesi ve hem de ticaretin ilerlemesi açısından önemlidir.

40.000 ile 20.000 yılları arasında dört farklı grubun Bering boğazı üzerinden Amerika kıtasına geçtiği DNA analizleri sonucu belirlenmiştir. Bugün Sibirya ormanlarında yaşayanlar, Amerika kıtasına geçenler ve Avrupa’ya, demin sözünü ettiğimiz göçü yapanlar akrabadırlar.

40.000 yıl önce iklim tekrar değişti. Isı azalınca, buzullar genişlemeye başladı ve güneye doğru yayıldı. Kar örtüsü de arttı. Sıcaklık düşünce, vejetasyon ortadan kalkarken, otla beslenen bizon, mamut, kızıl geyik gibi memeliler, vejetasyonun peşine takılıp güneye doğru inmeye başladılar. Onları takiben, Avrupa’da paralel yaşayan Neanderthaller ve Homo sapienler (Aurignacians) de güneye doğru indiler. Daha önce yaşadıkları alanlar açık orman ve otlu alanlardı. Buralarda, saklanarak, pusu kurarak avlanmak kolaydı. Hâlbuki şimdi geldikleri topraklar stepler ve yarı çöllerdi. Buralarda büyük hayvan sürüleri yoktu ve saklanarak avlanmak mümkün olmuyordu. Artık av hem daha zor, hem daha tehlikeli ve hem de başarı olasılığı daha düşüktü. Bu dönemde bulunan Neanderthal iskeletlerindeki yaralanma izleri, ne zor koşullarda yaşadıklarını göstermektedir.

Neanderthaller duruma adapte olamadılar. Onların fiziksel yapıları, soğuk iklime uygun ama bu yeni koşullara uygun değildi. Gıda azalması hastalıkların artması sonucunu getirdi. Açlık sürekli bir yaşam biçimine dönüştü, üreme hızları düştü.

Neanderthaller, yavaş yavaş ölerek, nesilleri çok uzun bir zaman dilimi içinde kaybolmaya gitti.

Yaşam koşulları Aurignacianlar içinde en az Neanderthaller kadar kötüydü. Ama onlar daha karmaşık aletler icat ettiler, kendi aralarında mal takas (ticaret) ağları kurdular, alet yapımında yeni hammaddelere yöneldiler. Sonuçta, hayatlarını devam ettirebilmenin yollarını buldular.

40.000 yılından itibaren dalgalar halinde, bugünkü Avrupalıların ataları, Orta Asya’dan Avrupa’ya gelmeye başladılar. 2000 yılında yapılan Y kromozomu analizleri bugünkü her 5 Avrupalıdan 4 ünün ataları arasında 40.000 yılında meydana gelen bu göç dalgasından ataları bulunduğunu göstermektedir.

Aborjin duvar resmi Ubirr
40.000 ile bugün arasında deniz seviyesinde dört önemli seviye değişikliği olmuştur.

38.000 yıl önce Tasmanya’da şarap üretildiği anlaşılmıştır. Yine bu tarihlerde, Avustralya’da, “ King’s Holly “ denilen bir bitki kendini klonlayarak çoğalmaya başlamıştır. Bu bitki halen etraftan tecrit edilmiş bir bölgede yaşamaya devam etmektedir. Yine bu tarihlerde, son kıvırcık tüylü mamut Teksas’da ölerek, nesli bitmiştir.

38.000 ile 36.000 yıl önce, Modern insanın ataları, yani Orta Asya’dan göç edenler Romanya’ya varmış ve burada yaşamıştır.

35.000 yıl önceye kadar elde edilen verilerden insan ırkının savaşçı bir yapıda olmadığı görülmektedir. Savaş, insan türünün karakteristik bir özelliği değildir. Geçmişte aralarında anlaşmazlıklar, kavga ve dövüşler oluyordu ama bunlar savaş niteliğine bürünmüyordu.

35.000 ile 25.000 yıl önce Avustralya’da Aborjinler kaya resimlerini yaptılar.

Aborjin duvar resmi Ubirr
35.000 ile 10.000 yılları arasında, insanın kullandığı aletlerde büyük bir çeşitlenme ve çoğalma oldu. Artık ölüler yanlarında gıda ve silahları ile gömülüyorlardı. Bu ölümden sonra yaşam fikrinin ve ata ruhları kavramının toplum yaşamına girdiğini göstermektedir. Fransa’da yaşamakta olan Neanderthaller ise, komşuları olan Homo sapienlerden elde etmiş olabilecekleri, eski kullandıklarından çok daha karmaşık taş aletler kullanıyorlardı. Ancak bu Neanderthaller, komşuları tarafından artık yerlerinden tedirgin edilmişlerdi.



Bu sırada, Avrupa’daki insanlar, 35 parçadan oluşan ve mamut kemiğinden yapılma flütler kullanmaya başlamışlardı. Bu tarihlerde, dağınık bir şekilde yaşayan avcı – toplayıcı gruplarda bir kültürel sıçrama görülmektedir. İnsanlar artık semboller yaratmaya başlamışlardır. Özellikle sembol olarak hayvanları tercih etmektedirler. Yani başka bir deyişle, Şaman dini oldukça şekillenmiş ve sembollerini üretmeye başlamıştı.
Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]