Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Sümerlerin yaşamından bilgiler
Sümerlerin yaşamından bilgiler
Sümerlerin, uygarlığın
gelişmesine en önemli katkısı olan yazının icadının doğal sonucu olarak, Sümer
medeniyeti ilk defa okul açarak, eğitime başladı. M.Ö. 2500 yılında hazırlanmış
ders kitapları bulunmuştur. Sümerlerde binlerce kişi yazmanlık yapmaktadır:
acemi ve başyazmanlar, kraliyet ve tapınak yazmanları, yönetimde uzmanlaşmış
yazmanlar ve üst yönetimde görev alan yazmanlar vardır. Bu yazmanları
yetiştirmek için, ülkenin her yanına dağılmış yüzlerce okul vardır. Sümer
okulları, mesleki bir eğitim vermeyi amaçlıyordu. Okullar bu amaca hizmet
ederken, zaman içinde, eğitim programlarının gelişmesi sonucu, Sümer'in kültür
ve bilim merkezleri haline geldiler. Okullarda Tanrıbilim, bitkibilim,
hayvanbilim, madenbilim, coğrafya, matematik, dilbilgisi dersleri verilmeye
başlandı. Bu konularda, edebiyatçılar, bilim adamları yetiştiler. Okullar
başlangıçta tapınaklara bağlı idiler, ancak zamanla dinden bağımsız bir kurum
haline dönüştüler. Eğitim programı da oldukça laik bir nitelik kazandı.
Sanırız, öğretmen maaşları, talebelerden toplanan paralarla ödeniyordu. Eğitim
zorunlu değildi. Paralı idi. Eğitim ancak, hali vakti yerinde olanların
alabilecekleri bir imkândı. Şu ana kadar Sümer okuluna gidenlerin listeleri
arasında kadın ismine rastlanmamıştır. Bu da eğitimin erkeklere mahsus olduğunu
göstermektedir.
Sümer ülkesi, az sonra
göreceğimiz gibi Akkadların hâkimiyetine geçince, ağır ağır Sümer dili günlük
konuşma dili olmaktan çıkmaya başladı. İlerde, bir Sümerli aydının bundan nasıl
yakındığını göreceğiz. Sümer dili, içinde Türkçenin de olduğu pek çok dillerle
karşılaştırılarak, hangi dil gurubuna ait olduğu araştırılmış ve
araştırılmaktadır. Ancak, şu ana kadar genelde hemfikir olunan bir noktaya
gelinememiştir.
Akkad dili Sami kökenli bir
dildi. Akkadca ağır bastıkça, Sümer’ce ve Akkadca arasında dil geçişini
sağlayacak sözlükler hazırlandı. Aslında, yazı öncesi dönemde, insanlar manzum
şekilde olan anlatımların daha rahat akılda kaldığını anlamışlardı. Bu nedenle
oluşan sözlü edebiyat manzum tarzındaydı. Sümerler, bu geleneği, yazının
bulunmasından sonra da devam ettirmişler ve edebi eserlerini şiir tarzında
vermişlerdir. Bu eserler: Sümer Tanrı ve kahramanlarını anlatan mit ve
destanlar, Tanrı ve krallara ilahiler, Sümer kentlerinin yakılıp, yıkılmasına
yakılan ağıtlar, atasözleri, fabllar ve denemelerdir.
Mezopotamya’da diğer
uygarlıklarda olduğu gibi, ölümden sonra ölen için (eğer ölen kral veya
kraliyet ailesinden bir bireyse) insan kurbanı oldukça yaygın bir gelenekti.
Ölen prensin yakınları, askerleri, karısı, cariyeleri, hayvanları da beraber
gömülürdü. Bu bulgu bile tak başına Sümer dininin kökeninin Şaman dininde
olduğunu göstermektedir. Ölen kişinin öbür dünyada da bu dünyadakine benzer bir
hayat sürmesi ve öbür dünyada da rahat etmesi istenirdi. Ölen kişiyle beraber,
günlük eşyaları da gömül üyordu. Mezarlarda ölülerin başuçlarına veya elleri
arasına, öteki dünyada kullanması için, vazolar, avadanlıklar, gerdanlık,
bilezik ve küpe gibi ziynet eşyaları konuluyordu.
Mezarlar ilk zamanlarda kum içerisine
açılırken daha sonraki yıllarda tuğladan inşa edilerek üzerleri bir kümbetle
kapatılmaya başlanmıştır. Ancak bu mezarların biçimi ölenin sosyal ve ekonomik
konumuna göre değişebilmektedir. Fakirler, dikdörtgen bir kovukta tabutsuz
olarak yatırılırlardı. Yanlarında kaba keramikler vardı. Daha üst sınıflara ait
cenazeler ise, pişmiş topraktan yapılmış beyzi bir kap içine konulurlardı.
Yanlarında birçok eşya vardı. Zenginlerin mezarları tuğlalarla örülmüş,
kümbetli mahzen şeklindeydi. Bu mahzenlerde toprak vazolar, çanak ve çömlekler,
eşya ve aletler, renkli taşlardan, altın ve gümüşten mücevherler, ziynet
eşyaları bulunmuştur.
Sümer’de ilk olarak “ zindan “
yapılanmasına rastlıyoruz. Vergi ve borcunu ödemeyenler, düzmece hırsızlık ve
cinayet suçlamaları yapanlar zindana atılırlardı. Sümer ülkesinde “ Recim ”
cezası da uygulanırdı. İki erkekle evlenen kadınlar veya hırsızlık yapanlar
taşlanırdı. Bu taşların üzerlerine suç işleyenin kötü niyet i yazılırdı. Ancak
başlangıçta sert olan Sümer yaslarının zamanla (M.Ö. 2000'den bile önce)
yumuşadığını görülür. “ Göze göz, dişe diş ” yasaları (ayak, el, burun kesme
gibi) para cezalarına dönüştürülüyordu. Ur-Nammu reformu sonunda 3 ya da 4
yargıçtan oluşan Sümer mahkemeleri oluştu. Hatta bir tür Yargıtay’ın bile
olduğu görülür. Mahkemede taraflardan birinde yazılı belge yoksa tapınağa gidip
yeminli ifade veriliyordu.
Evlilikte damat kayınpedere bir
düğün armağanı sunmak zorundaydı. Kadınlar mülk sahibi olabilir, iş ilişkileri
kurabilir ve tanık olarak kabul edilirdi. Buna karşın kocalar karılarını basit
nedenlerle boşayabilirdi. Eğer kadının çocuğu olmuyorsa koca ikinci bir kadınla
evlenebilirdi.
Post A Comment
Hiç yorum yok :