Kadimlerden Kalanlar - 1 (Yıldız Hesap Makinesi MÖ.50)
ANTİKYTHERA'da BULUNAN YILDIZ HESAP MAKİNESİ
Bu düzenek, bir ayakkabı kutusu büyüklüğündeki ahşap bir kasa içerisinde yer alan büyük ölçüde aşınmış ve bozulmuş bir grup pirinç dişliden meydana geliyordu. 1900’lı yıllarda, antik çağlardan kalma ahşabın ne şekilde korunması ve taşınması gerektiği daha bilinmediğinden, ahşap kasadan geriye kalanlar da kısa zamanda iyice parçalandı. O dönemin uzmanları, bu cihazın, yön bulma için kullanılan bir çeşit usturlap olduğunu düşündüler ve düzeneğin parçaları, yaklaşık yarım yüzyıl boyunca, fazla ilgi doğurmadan, müze köşelerinde ihmal edilmiş halde kaldı.[2]
Arkeologlar yıllar sonra, yeni geliştirilen röntgen ve tomografi gibi görüntüleme yöntemlerini kullanarak düzeneğin nasıl çalıştığını ortaya çıkardılar. Sonunda, Antikythera düzeneğinin M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış insanların kullandığı bir tür mekanik hesap aygıtı olduğu anlaşıldı.[1] Bu ilkel bilgisayarın bilime dayalı ilk teknoloji ürünü bir bilimsel alet sayılıyor.[3]
Bu cihaz, Dünya’ya göreceli olarak Güneş’in, Ay’ın ve o dönem bilinen 5 gezegenin hareketlerini [4] Hipparchus’un episiklik modellerine göre [3] son derece hassas ve kesin bir şekilde gösteren bir tür analog bilgisayardı. Taramayı yapanlar, bunun olanaksız olduğunu düşünüyordu. Fakat daha sonraki arkeolojik ve antropolojik çalışmalar gösterdi ki aslında burada Babil’ de toplanan, yüzlerce yılda toplanan, gök ölçümleri, gökcismi ölçümleri arkasından Mısır’daki geometrik bilgiler ve Yunanistan’daki mekanik bilgiler bir araya getirilmiş, üst üste bindirilmiş. Düşünürseniz, Yunanlılar, Doğu Akdeniz’de gemilerle gezerlerken bütün bunları topluyor ve biriktire biriktire sonunda böyle bir cihaz ortaya çıkıyor.[4]
Yale Üniversitesi’nde Dr. Derek Price adlı genç İngiliz fizikçi ve bilim tarihçisi, 1958’de bu cihazı incelemeye başladı ve şaşırtıcı kimi çıkarımlarda bulunmuştur.[2] Dr. Price, 1951’de beri çalışarak, rekonstrüksiyonunu gerçekleştirmiş ve 1974’te sonuçları yayınlamıştır.[5] Scientific American’da yayımlattığı makalesi, o dönemin en büyük çalışmalarından biri olarak kabul edilen araştırmasının sonuçlarını içeriyordu. Onu büyük bir astronomik saate ve hesaplamaları mekanik parçalarla yapan analog bilgisayarlara benzeten Dr. Price, düzeneğin, otomatik olarak mı çalıştığını yoksa elle mi çalıştığını bilme şansımız olmadığını anlattıktan sonra, onun, elde tutulup, yan tarafta kalan bir çarkla çalıştırılan, bir çeşit bilgisayar işlevi gören, olasılıkla astrologların kullanımı için hazırlanmış bir düzeneğe benzetmiştir. Diğer taraftan, bir yere, olasılıkla bir heykele sabitlenerek sergilenmiş bir parça olabileceğini de ifade etmiştir. Fakat; bu düzenek, Price’ın düşündüğü gibi bir sergi parçası olmaktan daha fazlasıydı.[2]
Bir ayakkabı kutusu büyüklüğündeki aletin içinde 30 kadar dişlinin ay ve güneş hareketlerini, verilen bir zamana göre, tahmin etmek için kullanıldığını düşünen Price, M.Ö. 1. yüzyılda yaşayan Cicero’nun bir yazısına dayanarak, bu aletin de onun zamanında yapıldığını ileri sürmüştür. Fakat son teknikleri kullanan araştırmalar, bu aletin, Price’nin sandığından daha akıllı bir bilgisayar olduğunu ortaya koyuyor.[6][3]öğrenmiş değiliz.
Antikythera düzeneği, bulunduğunda parçalarına ayrılmış durumdaydı ve kimi parçaları eksikti. Var olanlar da paslanmış ve tortuyla kaplanmıştı. Bilim insanları, o günden bu yana bu sıradışı makinenin işlevini çözmeye ve onu yeniden yapmaya uğraşıyor. Antikythera düzeneğinin gerçekten de son derece karmaşık bir yapısı var. Usturlabı andıran görüntüsünden dolayı önceleri gemilerde yön bulmada kullanılan bir alet olduğu düşünülmüş. Sonra çok daha karmaşık bir makine olduğu anlaşılmış. Hatta bir süre sonra en " eski analog bilgisayar" olarak görülmeye başlanmış.
Antikythera düzeneğinin tam olarak ne zaman yapıldığı hâlâ bilinemiyor. İçinden çıkarıldığı geminin M.Ö. 70-60 yıllarında Yunan mallarını Roma’ya taşıyan bir Roma gemisi olduğu biliniyor. Kimi parçaları birkaç kez onarım görmüş olduğu belli olan makineyse çok daha önce yapılmış. Son bulgular, M.Ö. 150-100 yılları arasında yapılmış olduğu yönünde.[7]
1990’lı yıllarda, Avustralyalı bilgisayar bilimcisi Allan George Bromley, Sidney’deki bir saatçiyle birlikte Antikythera Düzeneğinin bir kopyasını yapmaya çalıştı. Fakat, bunda tam olarak başarılı olamadı. Çünkü düzeneğin kimi bölümlerinin ne işe yaradığını bulamadılar. Daha sonra, John Gleave adlı bir İngiliz gökbilimci, aygıtın parçalarını yeniden yaparak bunları çalışır bir düzenek ortaya çıkacak biçimde bir araya getirdi. Ortaya çıkan aygıtın ön yüzünde, Güneş’in ve Ay’ın gökyüzünde yıl boyunca değişen konumları gösteriliyordu. Arka yüzündeyse, Eski Yunanlıların yıl ve ay kavramlarına göre yıllar ve aylar gösteriliyordu.[8]
Antikythera düzeneğinin tam olarak ne zaman yapıldığı hâlâ bilinemiyor. İçinden çıkarıldığı geminin M.Ö. 70-60 yıllarında Yunan mallarını Roma’ya taşıyan bir Roma gemisi olduğu biliniyor. Kimi parçaları birkaç kez onarım görmüş olduğu belli olan makineyse çok daha önce yapılmış. Son bulgular, M.Ö. 150-100 yılları arasında yapılmış olduğu yönünde.[7]
1990’lı yıllarda, Avustralyalı bilgisayar bilimcisi Allan George Bromley, Sidney’deki bir saatçiyle birlikte Antikythera Düzeneğinin bir kopyasını yapmaya çalıştı. Fakat, bunda tam olarak başarılı olamadı. Çünkü düzeneğin kimi bölümlerinin ne işe yaradığını bulamadılar. Daha sonra, John Gleave adlı bir İngiliz gökbilimci, aygıtın parçalarını yeniden yaparak bunları çalışır bir düzenek ortaya çıkacak biçimde bir araya getirdi. Ortaya çıkan aygıtın ön yüzünde, Güneş’in ve Ay’ın gökyüzünde yıl boyunca değişen konumları gösteriliyordu. Arka yüzündeyse, Eski Yunanlıların yıl ve ay kavramlarına göre yıllar ve aylar gösteriliyordu.[8]
2005’te Atina’daki müzeye getirilen özel bir X-ışınlı tomografi aygıtıyla kalıntılar tarandı. X-ışınlı bilgisayar tomografisi, 3 boyutlu görüntülerin oluşturulmasına olanak verdi. Yüksek çözünürlüklü bu görüntüler sayesinde de makinenin ön ve arka yüzlerine yazılmış fakat üzerlerindeki tortu nedeniyle o güne kadar okunamayan açıklamalar okundu. Böylece donanımın başka ayrıntıları da ortaya çıktı.[7]
Antikythera Düzeneği’nin aslında analog bilgisayar sistemlerinin bilinen eski atası olduğu 2006’da Londra Bilim Müzesi’ndeki antik makinelerden sorumlu Michael Wright’ın bu düzeneğin tomografisini çekmesiyle anlaşıldı.[9] Wright’ın tomografi kullanarak yaptığı incelemeye göre, ön kadran, sadece Güneş ve Ay’ı göstermemekte, düzeneği 8 kollu bir planetaryuma çevirmekteydi. Bu kolların yedisi, Güneş’in, Ay’ın ve o zamanlar bilinen 5 gezegenin konumlarını, son kol ise tarihi gösteriyordu. Tarih kolu istenilen tarihe ayarlandığında, diğer kollar da o tarihteki gezegen konumlarını gösterir şekilde kendiliğinden ayarlanıyordu. Phillip Ball’a göreyse bu düzenek, antik çağlardaki olimpiyatların zaman planlamasında bile kullanılmış olabilirdi. [2]
Yapısını ve işleyişini, değişik alanlardan birçok bilim insanının ortak bir çabayla çözdüğü makinenin, tahta bir kutunun içinde çalıştığı düşünülüyor. Bronz çarklardan ve göstergelerden oluşan makinenin bütün parçaları 2 mm kalınlığındaki tek bir levhadan kesilmiş; hiçbir parçası dökme değil ya da başka bir metalden oluşmuyor. Çok zarif bir çark sistemiyle donatılmış makinenin klasik bir saatten çok daha karmaşık bir yapısı var. Ön yüzünde dairesel bir gösterge, Yunan burçlar kuşağı ve Mısır takvimi bulunuyor. Arka yüzünde de dairesel 2 gösterge var. Bunlar Ay’ın evrelerini ve tutulma örüntülerini gösteriyor.[7]
Antikythera Düzeneği’nin aslında analog bilgisayar sistemlerinin bilinen eski atası olduğu 2006’da Londra Bilim Müzesi’ndeki antik makinelerden sorumlu Michael Wright’ın bu düzeneğin tomografisini çekmesiyle anlaşıldı.[9] Wright’ın tomografi kullanarak yaptığı incelemeye göre, ön kadran, sadece Güneş ve Ay’ı göstermemekte, düzeneği 8 kollu bir planetaryuma çevirmekteydi. Bu kolların yedisi, Güneş’in, Ay’ın ve o zamanlar bilinen 5 gezegenin konumlarını, son kol ise tarihi gösteriyordu. Tarih kolu istenilen tarihe ayarlandığında, diğer kollar da o tarihteki gezegen konumlarını gösterir şekilde kendiliğinden ayarlanıyordu. Phillip Ball’a göreyse bu düzenek, antik çağlardaki olimpiyatların zaman planlamasında bile kullanılmış olabilirdi. [2]
Yapısını ve işleyişini, değişik alanlardan birçok bilim insanının ortak bir çabayla çözdüğü makinenin, tahta bir kutunun içinde çalıştığı düşünülüyor. Bronz çarklardan ve göstergelerden oluşan makinenin bütün parçaları 2 mm kalınlığındaki tek bir levhadan kesilmiş; hiçbir parçası dökme değil ya da başka bir metalden oluşmuyor. Çok zarif bir çark sistemiyle donatılmış makinenin klasik bir saatten çok daha karmaşık bir yapısı var. Ön yüzünde dairesel bir gösterge, Yunan burçlar kuşağı ve Mısır takvimi bulunuyor. Arka yüzünde de dairesel 2 gösterge var. Bunlar Ay’ın evrelerini ve tutulma örüntülerini gösteriyor.[7]
Düzenek, yan yüzlerinin birinden çıkan bir kolun çevrilmesiyle çalıştırılıyor. Antik bilgisayarın Güneş’in ve Ay’ın konumlarını -hatta Ay’ın elips yörüngesinden kaynaklanan hızlanmasını- hesaplamada, Güneş ve Ay tutulmalarını belirlemede kullanıldığı anlaşılmış durumda (makineye bir tarih giriliyor, kol çevriliyor ve makine o tarihte Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin gökyüzündeki konumlarını veriyor). Böyle bir makinenin o dönemin günlük yaşamında çok önemli bir yeri olmuş olmalı; çünkü tarımsal etkinliklerin, dinsel törenlerin, bayramların ve birtakım başka kutlamaların tarihlerini saptamak için de böylesi karmaşık hesapları yapabilmek çok önemli.
20. yüzyılın başında ortaya çıkarılan ve üstünde yüzyıldır çalışılan bu sıradışı makine, bilim dünyasının antik dönem teknolojisine yaklaşımının tümüyle değişmesine yol açtı. Çünkü o dönemde bu denli ileri bir teknolojinin var olduğu düşünülmüyordu. Eski Yunan’da çark sistemlerinin bilindiği, mekanik güç sağlamak ya da açısal hız değiştirmek için birkaç çarktan oluşan basit çarklı aletlerin kullanıldığı biliniyordu. Fakat bu makine, o basit düzeneklerin çok ötesindeydi. Gerçekten de yaklaşık 1200 yıl boyunca, yani Ortaçağ Avrupa’sında ilk mekanik saatler yapılana kadar Antikythera makinesinin karmaşıklığına yaklaşan bir aygıt yapılamadı.[7]
20. yüzyılın başında ortaya çıkarılan ve üstünde yüzyıldır çalışılan bu sıradışı makine, bilim dünyasının antik dönem teknolojisine yaklaşımının tümüyle değişmesine yol açtı. Çünkü o dönemde bu denli ileri bir teknolojinin var olduğu düşünülmüyordu. Eski Yunan’da çark sistemlerinin bilindiği, mekanik güç sağlamak ya da açısal hız değiştirmek için birkaç çarktan oluşan basit çarklı aletlerin kullanıldığı biliniyordu. Fakat bu makine, o basit düzeneklerin çok ötesindeydi. Gerçekten de yaklaşık 1200 yıl boyunca, yani Ortaçağ Avrupa’sında ilk mekanik saatler yapılana kadar Antikythera makinesinin karmaşıklığına yaklaşan bir aygıt yapılamadı.[7]
Oyuncak mı yoksa bilinen en eski bilgisayar mı olduğu tartışmaları sürüp giderken 2010'da Antikythera Düzeneği Araştırma Projesi kapsamında bu gizemli aletinde LEGO’lardan bir kopyası yapıldı. Özel üretilmiş 1500 Lego parçası, 110 dişli kullanılarak 30 günde yapılan Antikythera Düzeneği’nin çalışma mantığı tamamen aydınlatılmış oldu. Antik Yunan mühendisliğinin bilinen en kompleks ürünü olan mekanizmanın bütün sırlarını gözler önüne seren bu ilginç proje sonunda hazırlanan videoyu yukarıda izleyebilirsiniz. 2000 yıllık Antikythera Düzeneğiyle ilgili daha fazla bilgi için Antikythera Düzeneği Araştırma Projesi’nin web sitesine bakabilirsiniz.[10][9]
Antikythera düzeneği, Eski Yunanlıların karmaşık mekanik düzenekler yapmaya yarayan teknolojiye sahip olduklarını gösteriyor. Kimi uzmanlara göre bu teknoloji, daha sonra Arap dünyasına geçmiş, oradan da Avrupa’ya taşınmıştı. Bugün, Antikythera Düzeneğinin aslı, Yunanistan’ın Atina kentindeki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Yanında da, uzmanlar tarafından yapılmış çalışır bir kopyası bulunuyor. Düzeneğin bir başka kopyasıysa, ABD’de, Montana’daki Amerikan Bilgisayar Müzesi’nde sergileniyor.
Post A Comment
Hiç yorum yok :