Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Devlet baba
Devlet baba
Sümerlerce yazılmış pek çok
eserin incelenmesi, bu halkı sosyolojik olarak tanımamıza yol açmıştır.
Sümerlerin incelenmesi, bir anlamda, o dönemlerde yaşayan tüm yerleşik
toplumların tanınması demektir. Bundan 6000- 4000 yıl öncesinde, halklar
arasında kültür farkı, bugün ile kıyas kabul etmeyecek kadar azdı. Hatta yoktu
demek, çok anormal olmaz. İşte Sümerlilerin yaşamına bu gözle bakmak gerekir.
Sümerler hak, adalet ve
merhametten söz etmiş, ama haksızlık, adaletsizlik ve baskı görmüşlerdir. Gün
geçtikçe ekonomik dengeler bozulmuştur. Anne-baba ile çocuklar, öğretmenlerle
talebeler arasında kuşak ayrılıkları hep yaşanmıştır. Sümerlerin içinde de
aykırı olanlar, sorumsuz olanlar, yoldan çıkanlar olmuştur. Kılık kıyafet
tartışmaları yaşanmıştır. Sümerler barışa büyük özlem duymuş, ama sonu gelmez
savaşlar görmüşlerdir.
Savaş daima yıkıcı, yok edici ve
topluma derin, dayanılamaz acılar veren bir eylemdir. Kral kronikleri,
genellikle savaşları anlatır. Bu kronikler özellikle kazananları ve fetihleri
yüceltmek amacı ile yazılmışlardır. Yenilen ve esir düşen toplumlardaki
ekonomik, toplumsal, politik ve dinsel yaşamlar üzerine yaptıkları etkileri
yazmazlar. Biz savaşın yıkıcı etkilerini, görsek görsek yazılmış ağıtlarda
görebiliriz. Sümer ağıtları çekilen sefaleti, acıyı, eziyeti ve işkenceyi
canlılıkla anlatır. Buna bir örnek olarak, Sümer’in ve Ur’un yerle bir ediliş
ağıtına bakalım.
Yasa ve düzen ortadan kalkmıştır.
Kentler, evler ve ahırlar harabeye dönmüştür. Irmaklar ve kanallar kurumuştur.
Tarlalar, bahçeler, meyvelikler, otlaklar ekilip, biçilmemiştir. Aileler
dağılmış, halk esir alınıp sürülmüş ve yerlerine yabancılar yerleştirilmiştir.
Dini ayin ve törenler yapılamaz hale gelmiştir. Ülkede iletişim kopmuş, herkes
birbirinden habersiz hale gelmiştir. Tüm toplumu bir panik ve dehşet sarmıştır.
Açlık can alır. Katliamlar birbirini izler. İnsanların gördükleri işkencenin
boyutları anlatılamaz. Sümerler de, tüm diğer toplumlar gibi çok acı
çekmişlerdir. Savaşlarla beraber enflasyon da gelmiştir.
Enflasyonun kaynağı
güvensizliktir. Nerede güven ortadan kalkmışsa, orada enflasyon ezilenleri bir
daha ezmiştir. Zaten toplum yerleşik düzene geçip, sınıflara ayrıldığında,
sınıfsal yapı gereği, güvensizlik bir çelişki olarak belirir. Ancak,
enflasyonun hortlaması için, alım gücü olan toplum katmanlarının güvenlerini
kaybetmesi önemlidir. Alım gücü olmadığı için, ekonomiyi etkileyemeyen
sınıflar, enflasyonun var veya yok olmasında etkili olamazlar. Enflasyon demek,
aslında herkesin kendi çıkarına bakmaya çalışıp, kendi çıkarını bile
koruyamaması demektir. Enflasyon toplum dayanışmasının bittiği yerde başlar,
ama bir kere var olunca, bizatihi kendi toplum dayanışmasını yok eder. Güvenin,
dayanışmanın bittiği yerde, bilinmezlik, mutsuzluk ve acı vardır. Veya acı,
mutsuzluk ve bilinmezlik varsa, orada güven yoktur. İşte, savaşlar bu nedenle
birincil enflasyon yaratıcılarıdır.
" Agade’nin Lanetlenmesi
" adlı yapıttan öğrendiğimize göre, Guttilerin saldırısı ile yerle bir
olan Sümer’de fiyatlar inanılmaz yükselmiştir. Bir gümüş şekel ile ancak yarım
sila yağ veya yarım sila tahıl veya yarım sila yün veya yalnızca bir ban balık
alınabilir hale gelmiştir. Yani fiyatlar 200 kat artmıştır.
Sümerlerde barış, güvenlik ve
istikrar özlemini en iyi dile getiren yapıtlardan biri de " Nippur’un
yıkılışına ağıttır ":
" İnsanın insana kötülük
etmediği, oğlunun babasından korktuğu gün,
Alçak gönüllülüğün ülkeyi
kapladığı, soyluların alt tabakalarından saygı gördüğü gün, Küçük kardeşin
ağabeyinin sözünden çıkmadığı gün,
Küçüklerin oturup bilgelerin
sözlerini dinledikleri gün,
Zayıfla güçlü arasında çekişme
olmadığı, şefkatin kazandığı gün, Seçilen yola gidilebildiği, yabani otların
ayıklandığı gün,
İnsanın dilediği yere yolculuk
yapabildiği, bozkırda bile zarar gelmediği gün, Bütün üzüntülerin ülkeden
kalktığı, ülkenin ışığa boğulduğu gün,
Zifiri karanlığın ülkeden
defedildiği gün, bütün canlılar sevinecekler. "
Sümer kentleri, barış ve güvenin
hüküm sürdüğü günlerde, şöyledir: Kentin yiyecek, içeceği boldur. Avlular
neşeli, bayram yerleri güzel ve çekicidir. İnsanlar birbiri ile uyum içinde
yaşar. Yaşlı kadınlar bilgece öğütler verirler. Yaşlı erkekler, herkesi
etkileyecek sözler ederler, güzel konuşurlar. Küçük çocukların yürekleri neşe
doludur. Her yerden, müzik sesleri yükselir. İskelelerde kayıklar bir dolar,
bir boşalır. İşte barış yaşayan Sümer böyle bir ülkedir. Sümer’de barışa
duyulan özlem daima çok derindir. Kutsal Nippur kentine, " Barış Kapısı
" dedikleri bir kapı inşa ederler. Bu sembolle, barışı korumak isterler.
Barış kapısı kutsal Nippur kentine dikilmiştir, çünkü Sümerlilerin gözünde
Nippur saf, etik açıdan lekesiz bir kenttir. Kötülük en az Nippur’da kol gezer.
Kralları ve hele Orta Asyalı ve
Asyalı hükümdarları, despot ve zorba gibi algılama geleneğimiz var. Sümerler
ise hükümdarlarını hiç de böyle görmezlerdi. Sümerlere göre, kralın bütün
eylemlerinin, savaşa önderlik etme, tapınak inşa etme, kültleri yaşatma, su
kanallarını onarma, anayollar yapma ve onarma, yasalar çıkarma, işte tüm bu eylemlerin
tek ve yüce bir amacı vardır: halkı güvenli, mutlu ve zengin yapma. Sümerler
için kral, tahıl ambarlarını dolduran çiftidir. Ahır ve ağılları
bereketlendiren çobandır. Halk kralı babası olarak görür. Biz hala devlet baba
demez miyiz? Halk kralın tatlı, huzurlu gölgesinde güven içinde yaşar.
Hükümdar cesur,
bilge, dindar ve iyilikseverdir. Kralın sürekli ad ve ün kazanması
istenir. İstenir ki, kral bu dünyadan gölgeler ülkesine yani öbür dünyaya göçse
bile kralın tatlı ve soylu adı, daima terennüm edilsin. Ölümünden asırlar sonra
bile kral adına ilahiler düzenlenmelidir. İşte, Sümerlerin krallarına bakışı
böyledir.
Krallık daha cenin halindeyken
başlar. Gerçek anne baba, bir önceki nesil midir, yoksa Tanrılar mı? Tabii ki
Tanrılar. Genellikle baba yüce Tanrı Enlil, anne kutsal hatun Ninlil’dir.
Tanrının oğlu olma fikri de, bizlere pek yabancı gelmiyor olsa gerek. Hammurabi
Tanrı Marduk’tan olduğunu söyleyerek öğünür. Kralın, Şaman kültüründen gelen
bir yanı da hala yaşamaktadır: " bol sütle beslenmiş ateşli panter ",
" gerçek bir boğa dölü", " bir aslandan doğan güçlü savaşçı
". Sümer kralı iyi eğitilmiştir, iyi yetiştirilmiştir. Fiziksel olarak
güçlü ve üstün görünümlüdür. Sakalı bakımlıdır, yüzü aydınlıktır, görenin
gönlünü açan yiğit bir erkektir. Güçlü fiziği cesaretle birleşmiştir. Kralların
kahramanca cesaretleri, Sümerlerin savaşlardaki esas üstünlüğüdür. Sümerlinin
gözünde, kralı, hakikaten, ülkenin her şeyidir.
Post A Comment
Hiç yorum yok :