Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Evcil Hayvan ve Tahıl
Evcil Hayvan ve Tahıl
Evcil hayvan, hayvanın üremesinden ve beslenmesinden
sorumlu insanlar tarafından kullanılmak üzere seçilmiş, bir yere kapatılarak
yetiştirilen, bunun sonucunda da yaban atalarından farklılaşmış hayvan
demektir. Evcilleştirme ile ehlileştirmeyi karıştırmamak gerekir. Doğadan alıp
terbiye ederek yararlandığımız hayvanlar evcilleşmiş olmazlar, sadece
ehlileştirilmiş olurlar. Evcilleştirme olgusu, yaban hayvanlarının insanlar
için daha yararlı bir şeye dönüşmesi olgusudur. Gerçekten de evcilleştirilmiş
hayvanlar çeşitli bakımlardan yaban atalarından farklıdırlar. Çünkü insanlar,
hayvanda istedikleri özelliği öne çıkaran seçimlerle, yaban çevrede farklı
işleyen doğal seçilime müdahale etmişlerdir. Örneğin koyunların tüylerini
dökmeyenleri, ineklerin bol süt verenleri vb. tercih edilmiştir.
Memeli büyük baş hayvanların evcilleştirilmesi, bitkilere
nazaran daha kolay olmuştur. Çünkü dünyada, yaban ot obur memelilerin tür
sayısı 148 civarındadır. Bu nedenle bir memelinin evcilleştirilmeye uygun olup
olmadığını anlamak, bir tarım bitkisinin evcilleşmeye uygun olup olmadığını
anlamaktan daha kolaydır. Tür sayısı 148 olan, ağırlığı 45 kg üstündeki ot obur
kara hayvanlarından, ancak 14 türü evcilleştirilmiş, geri kalan 134 ünde ise bu
iş başarılamamıştır. Bu 14 tanenin ilk beşi bütün dünyada yaygınlık ve önem
kazanırken, ikincil olan 9 tanesi ancak dünyanın belli bölgelerindeki insanlar
için önemli olmuştur. İlk beşe giren evcil memeliler sığır, koyun, keçi, domuz
ve attır. İkinci dokuz ise Arap devesi, çift hörgüçlü deve, lama alpaka, eşek,
ren geyiği, manda, yak, banteng ve gaur dur. Bu eski zaman on dörtlüsünün 7
tanesinin yaban atası Bereketli Hilal’i de içine alan Güneybatı Asya’da
yaşıyordu. Avrasya’yı göz önüne aldığımızda ise (Avrasya Kuzey Afrika’yı da
kapsayacak şekilde tanımlanmıştır) 14 evcilleşen memeliden 13 ünün ana yurdu bu
topraklardır.
Temel verimsizliklerinden ötürü, etoburlar tercih
edilmemiş ve hiçbiri evcilleştirilmemiştir. Bir hayvan, bir bitkiyi veya başka
bir hayvanı yediğinde, yediği şeyin biokütlesinin yiyenin biokütlesine dönüşme
oranı ortalama %10 civarındadır. Örneğin 500 kg lık bir inek yetiştirmek için
yaklaşık 5.000 kg mısır gerekir. Buna karşılık 500 kg lık bir etobur hayvan
yetiştirmek için, 50.000 kg lık mısırla beslenmiş olan 5.000 kg lık ot obur
hayvanı etobura yedirtmek zorunda kalınır. Bu verimli bir olay değildir. Bunu
fark eden atalarımız, evcilleştirmek için etoburları değil, ot oburları tercih
etmişlerdir.
Evcil hayvanların insanlara sağladığı faydalar, eski
dünyanın sınırları ile sınırlıdır. Amerika kıtası, Avustralya, Yeni Gine gibi
dünyanın birçok bölgesinde evcilleştirilecek büyük hayvan yoktur. İnsanların
buzul çağından sonraki büyük diasporasında, daha önce insanla karşılaşmamış
evcilleştirmeye aday bu büyük hayvanlar aşırı avlanma sonucu yok olmuşlardır.
Buna karşılık Afrika ve Avrasya gibi çok uzun zamandır insanla tanışmış
topraklardaki büyük boy memeliler ayakta kalabilmişlerdir. Büyük boy
memelilerin, eski dünyada ayakta kalabilmesini, yüz binlerce yıl içinde, ön
insanlarla birlikte eşzamanlı olarak evrimleşmelerine ve buna bağlı olarak
savunma sistemlerini geliştirmelerine bağlamak gerekir.
Tahıl bitkilerinin, hızlı büyümek, yüksek oranda
karbonhidrat içermek, işlenmiş toprakta çok bol ürün vermek gibi olumlu
özellikleri vardır. İnsanlığın tükettiği kalorinin yarıdan fazlası tahıllardan
sağlanır. Tahıllarda protein oranı düşüktür, ama bu açık, protein oranı çok
yüksek olan baklagillerle kapatılır (% 25 -% 38). Tahıl ve baklagil paketi
(buğday – arpa / bezelye – mercimek - fasulye - nohut), Bereketli Hilal’de, çok
erken dönemde evcilleşmiş ve insan topluluklarınca kullanılmaya başlanmıştır.
Diğer taraftan, evcilleştirilen hayvanların inek, at gibi sapana koşulması imkânı
vardır. Bu, tahıl üretimini hem kolaylaştırır ve hem de evcil hayvanın işe
yararlılığını arttırır. Evcil hayvan, tahıl üretiminde iş makinası olur.
Baştan beri anlatılanlardan anlaşılacağı gibi,
atalarımızın nereye yerleşeceğine karar veren olgu, evcilleşebilecek tarım
bitkilerinin yaban atalarının yetiştiği yer olmuştur. Evcilleşen bitkilerle
birlikte yiyecek üretimi başlamış, bu da yerleşik düzene geçmeyi gerekli
kılmıştır. Yerleşik düzen ve yiyecek üretimi beraberinde nüfus artışını
getirmiştir. Avcı ve toplayıcı bir toplumda, anne yanında ancak bir çocuk
taşıyabilirdi. Çocuk göç esnasında ayak bağı olmayacak kadar büyümeden ikinci
bir çocuğa sahip olunamazdı. Bunun gereği olarak, yaban hayvan ve bitkilerle
geçinen avcı toplumlarda doğumların arası aşağı yukarı dört yılı bulur.
Yerleşik hale geçmiş (çiftçi) toplumlarda ise doğumların arası iki yıla iner.
Toplumlar besleyebilecekleri kadar nüfusa sahip olurlar. Yerleşiklerin bir
dönüm toprağı, yaban hayvan ve bitkilerle geçinen insanların bir dönüm toprağından
çok daha fazla insanı doyurabilir. Yiyecek üretimi ile avcı ve toplayıcılara
göre, nüfus artmıştır. Bu arada, yerleşik düzene geçmiş olan toplumlar,
zamanla, ürün fazlasını depolamayı becermişler ve çanak çömlek yapıp, kullanır
hale gelmişlerdir. Ürün fazlasını depolama imkânı, insanların aç kalma
olasılığını azaltmış ve bu da, nüfusun daha fazla artmasına sebep olmuştur.
Eşitlikçi avcı ve toplayıcı toplumlardan, ürün fazlası ile beslenen yerleşik
toplumlara geçildiğinde, ortaya sosyal sınıflar da çıkmaya başlamıştır.
Bundan 18.000 yıl geriye gidildiğinde, Anadolu’nun
ortasında, Konya ovasında, büyük bir iç deniz (veya büyük bir göl) vardı.
Anadolu platosu, ormanlarla kaplı idi. Anadolu’nun tam göbeği, yaşamaya ve
yerleşmeye çok müsait şartlar ihtiva ediyordu. Bu topraklarda aslan ve leopar
dâhil, her çeşit vahşi hayvan yaşamaktaydı. Avcılık ve toplayıcılık döneminde,
uzun deneyimler sonucu, insanlar yabani tahıllardan beslenmek için
faydalanmayı, öğrenmişlerdi. Bu deneyim tarımın kolay yapılabildiği yerlerde,
besin üretimine geçilebilmesi için bir ön bilgi oluşturdu. Yabani tahıl
ürünlerinden elde edilen tohumların ekilmesiyle başlayan tarım, zaman içinde
gittikçe gelişti. Tahıl üretimine paralel, bazı hayvanlar da evcilleştirilmeye
başlandı. Üretim biçimindeki bu değişim, insanları, besin ürettikleri
topraklara bağlı kalmaya zorlamış ve bu toplumlar için, avcı ve toplayıcı
gezgin hayat son bulmuştur. Tarım topraklarının ovalarda yer alması, mağara ve
kaya sığınaklarında yaşayan insanların, geceleme alışkanlıklarını da
değiştirmek zorunda bırakmıştır. Çünkü tarlalara, yani üretim merkezlerine
yakın bulunmanın avantajları kısa sürede, insanlarca fark edilmiştir. Bu
ihtiyaçtan ise konut yapımı gereği ortaya çıkmıştır. Besin üretimi ve ilk
yerleşik köy toplumları yeni bir çağın başlangıcıdır. Biz bu çağa “ yeni taş
devri “ anlamına gelen Neolitik çağ diyoruz. Bu ilk yerleşik tarım
topluluklarına Ürdün’de, İran’da, Irak’ta ve Anadolu’da yani Bereketli Hilal’de
rastlıyoruz.
Post A Comment
Hiç yorum yok :