Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-M.Ö. 3100 – 2650 Tarihleri arası
M.Ö. 3100 – 2650 Tarihleri arası
Yerleşikler devletler ve avcılar M.Ö. 3100–2650 |
A: Hitit, İon, Aka ve Thrak gibi
Hint-Avrupa dili konuşan avcı ve toplayıcı kabilelerin yürüyüşü.
HU: Hurriler geliyor
Mısır uzun bir süre nomlara
ayrılmış durumda yaşadı. Daha sonra da, yukarı ve aşağı Mısır olarak ikiye
ayrıldı. M.Ö. 2950 yıllarında, birinci ve ikinci hanedanlık denilen dönemde,
iki Mısır birleşerek devlet kuruldu. Bu birleşme dönemi sancılı, kanlı ve uzun
bir dönemdir. Ülkeyi birleştiren kralın adı bilinmiyor. Klasik yaklaşım, ilk
hanedanı kral Menes’in kurduğu, sonra, yukarı Mısır kralı Narmer’in aşağı Mısır
üzerinde egemenlik sağladığıdır. Kral Menes, M.Ö. 2950 tarihinde yaşamıştır.
Bu ilk dönem Mısır ekonomisi
tarım, hayvancılık ve bağcılığa dayanıyordu. Karmaşık bir sulama sistemi vardı.
Tarım aletleri ilkeldi. Zanaat aletleri de ilkeldi. İç pazara malların ufak bir
bölümü çıkıyor ve alış - veriş takas usulü ile yapılıyordu. Dış ülkelerle
ticaret başlamıştı. Suriye’den sedir kerestesi, Namibya’dan süs eşyası
getirtiliyordu. Üretim, herkesin bilfiil katıldığı bir eylemdi. Toplum aileler
tarzında örgütlenmişti. Miras, babadan büyük oğula kalırdı. Ancak aile reisinin
vasiyet hakkı vardı. Yani, büyük oğul dışında bir mirasçı da seçebilirdi.
Mısırlı kendini tanıtırken, şu adamın değil, şu kadının çocuğu olarak kendini
tanımlardı. Mısır tahtı, anadan kıza geçiyordu ve kadın ülkeyi yönetebiliyordu.
Bu dönemde işçi çalıştırıldığını biliyoruz. İşçilerin, tapınak veya
malikânelerde yaptıkları çalışmalar, kâtiplerce denetlenirdi. İşçilere çalışma
sırasında, ekmek, bira ve sebze verilirdi. İşçiler belirli iş saatleri içinde
çalıştıklarından, onlara kendi işlerini görebilecek zaman da kalıyordu.
Zamanla nom soylularından ve
rahiplerden oluşan egemen bir sınıf ortaya çıktı. Rahipler ve soylular,
Sümer’de olduğu gibi birbiri içine girmişti. Bürokrasi de, gün geçtikçe
gelişmeye ve bir sınıf halini almaya başladı. Bazı görevler babadan oğula
geçmeye başladılar. Bu dönem Mısır’ında köle var mıydı yoksa sadece işçi mi
kullanılırdı, bu konu çok net değildir. Biz, sayıları az da olsa kölelerin
olduğunu sanıyoruz. Ancak, bu, bugün anladığımız anlamda bir kölelik değildi.
Kölelerin, özgür halka yakın hakları vardı. Mısır’da nomlar birleşip te,
birleşik bir krallık kurulduğunda, devlet, o güne kadar görülen en merkeziyetçi
devlet oldu. Nil sularından yararlanma, taşıma araçlarının işletilmesi,
nomların yapısı ancak güçlü bir merkezi otorite ile koordine edilebiliyordu.
Mısır birleşince, devlet merkezi,
aşağı Mısır’daki Menfis oldu. Devletin başında, eski Mısır dilinde “ büyük ev “
anlamına gelen Firavun vardı. Firavunun yetkileri mutlaktı. Saygınlığını
arttırabilmek için Tanrılaştırılmış ve “ Büyük Tanrı “ ilan edilmişti. Tanrılar
arasında ve onlara eşit bir varlık olarak gösterilirdi. Firavun’un çevresi bu
niteliklerine uygun, çok gösterişli bir kült ile çevrilmişti. Devlet yönetimi
ise, başında vezir adı verilen ve firavunun bir başyardımcısı ile onun
yönetimindeki kalabalık görevlilerce yerine getirilirdi. Vezir, orduların başı
ve en yüksek yargıçtı. Vergi toplanması, sulama hizmetleri gibi tüm kapsamlı ve
karışık devlet işleri ona bağlıydı.
Mısır’da I. Hanedanın başlarında
yazının kullanımı yaygınlaşmaya başlanmış ve Menfis kenti kurulmuştur. Menfis
kenti bundan sonra uzun süre siyasal başkent olacaktır. Yazının yaygınlaşması
ile birlikte, yıllara ad verilmeye başlandı. O yıl olan önemli olaylar yılın
adı olarak kaydedilmeye başlandı. Bu listelerden, daha sonra tarih yıllıkları
oluşturulmuştur.
Kendi dönemlerinde firavunlar
Horus adıyla tanınırlardı. Kral listelerinde bu firavunların doğum adları
yazılmıyordu. Bu nedenle I. Hanedanın kurucusu kabul edilen Menes’in kimliği ve
hatta varlığı tartışma konusu olmuştur. Bu dönemin iki güç merkezi Abidos ve
Menfis’dir.
I. Hanedan kralları ve saray
halkı, Abidos’da çölde mütevazı mezarlara gömülmüşlerdi. Bu mezarlar sonradan
tamamen talan edilmiştir. II. Hanedanın başında kraliyet mezarlığı Sakkara’ya
taşındı. II. Hanedanın ilk firavunu olan Peribsen Horus değil Seth unvanını
taşıdı. Ancak, Horus’un karşısına tekrar Seth’i çıkarmak dini duygulara ters
düşüyordu. Bu halkın büyük tepkisini çekmiş olmalı ki, Peribsen’den sonra tahta
geçen Hasehemvi adını hem Horus ve hem de Seth adlarını ima eden bir ad olarak
seçmiştir. Yazılarda bu iki tanrının tasvirleri birlikte gösterilir ve
tasvirlerin yanında “ iki efendi onun şahsında huzura ermiştir “ ifadesi yer
alır. Bu aynı zamanda iki tanrı arasındaki mücadelenin sona erdiğinin resmi ifadesidir.
Herhalde tanrılar arasındaki mücadelenin sona ermesi aynı zamanda I. ve II.
Hanedanlar ve taraftarları arasındaki mücadelenin de sona ermesi demektir.
M.Ö. 3000 yılına geldiğimizde,
Orta Amerika’da yaşayan insanlar mısır bitkisinden besin olarak faydalanmaya
başlamışlardı. Şimdiki Bolivya’da yaşayan insanlar ise, dini amaçlarla kola
bitkisini kullanıyorlardı.
Biblos ile Mısır arasında, deniz
yoluyla kereste ticareti yapılıyordu. Mısır’da papirüs üzerine kamış ile yazı
yazılmaya başlanmıştı. Hindistan ise insanın kendi içine dönük sanatlarda
ilerliyordu. Hindistan’da “ Ayuveda “ ve “ Yoga “ başlamıştı.
M.Ö. 3000 yıllarında, gümüş ve
altın rafine edilmeye başlamıştı. Bu rafinaj esnasında bir parça gümüşe karşı
300 parça kurşun elde ediliyordu. Yine bu tarihlerde, Orta Doğuda, insanlar
petrolü (zifti) yüzeyden toplamaya başladılar.
Az yukarda anlatılan I. ve II.
hanedanlar döneminin eski Mısır’ıdır. Mısır M.Ö. 2734 tarihinden itibaren, bir
yılı 365 gün kabul eden takvimi kullanılmaya başlamıştı. Yine buna yakın
tarihlerden itibaren, Mısır’da iskemle ve dolayısı ile masanın da kullanıldığı
bilinmektedir. Bilinen en eski Mısır iskemle kullanımı M.Ö. 2648 yılına kadar
gitmektedir.
Bu dönemin en büyük buluşu ilk
örneklerine Mezopotamya’da yapılmış olan resimlerde gördüğümüz dört tekerlekli
arabadır. Öküzle çekilen, dolu tekerlekli bu arabalar, hala kullanılmakta olan
kağnıların atalarıydı.
Post A Comment
Hiç yorum yok :