MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Mısır Tıbbı ve Sünnet

Mısır Tıbbı ve Sünnet


“ Yürek bütün organlarda konuşur “ bu sözler Mısırda bulunan ve tıp literatürüne geçmiş ünlü Ebers Papirüsünde yer almaktadır.

Mısır da tıp çok önemliydi. Tıbba rahiplerin büyük katkısı olmuştu. Tanrılar olmaksızın iyileştirme olamayacağına göre, tıp rahiplerin tekelinde gelişen bir disiplindi. Tıbbi ağırlıklı papirüslerde yer yer büyülü sözcükler, dualar, tanrılara yakarışlar yer alır. Ebers papirüsünde şu özdeyiş açıkça ifade edilmiştir: “ Sihir ilaçlarla birlikte etkilidir. İlaçlar sihirle birlikte etkilidir. “

İlahlardan medet uman hastalar, mabetlerde Rahiplerin tedavisine muhtaç olmuş olmaları nedeniyle iyileştirme işlerinde ilk kullanılan usuller daima sihir izlerini taşırlar. Daha sonraları, sadece hekimliği meslek edinenler olmuş ve bunlar saraylarda önemli yer işgal etmişlerdir. Bütün Klasik araştırmaların ortak görüşüne göre, Mısır'da Hekimler sınıfı, gerek devlet işlerinde, gerekse sosyal hiyerarşide önemli yerler almışlardır. Bu da Mısır'da Tıbbın ne derece önemsendiğinin bir delildir. Homeros’un kaydettiğine göre, Mısırlılar en mükemmel hekimleri yetiştirmişlerdir. Herodotos, Mısır'da her hastalığın ayrı bir hekimi olduğunu kaydetmektedir

Esrarlı bir kuvvet taşıdığına, tabiatüstü gücü bulunduğuna, birtakım sırlar sakladığına inanılan şey olan Tılsım karşılığında dilimizde sihir, büyü, efsun kelimeleri kullanılmaktadır İnanışa göre tılsımların etkili olabilmesi, tabiattaki bazı güçlerle ilişki kurulmasına ve uğurlu bir zamanda dinî törenle yapılmasına bağlıdır. Tılsımdan medet ummanın mazisi oldukça eskilere gitmektedir. Papirüslerin incelenmesi Eski Mısır'da vazgeçilemez (kimilerine göre 75 kadar) tılsımın mevcut olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Eski Mısır'da “ Doğan Güneş “ tılsımının, ölümden sonra yeniden dirilmeyi sağladığına inanılmıştır. Yine eski Mısır'da ölüyle birlikte gömülen “ Menat “ tılsımının, ölüyü tanrısal koruma altına aldığına kesin gözüyle bakılmıştır. Tanrıça Hathor “ Büyük Menat “ ” Cennetin Hanımefendisi ” olarak bilinir. Hathor (Hator) Mısır’ın en önemli tanrıçalarından biridir. Galaksimiz bazı dillerde Samanyolu, bazı dillerde “ süt yolu ” olarak da adlandırılır. Hathor (Mısır dilinde Horus’un evi anlamındadır) bazı figürlerinde memelerinden süt akan ilahi bir inek olarak çizilir. Hathor en eski tanrıçalardandır. Varlığı inek/boğa kutsallığı çerçevesinde en azından M.Ö. 2700’lere kadar, II. krallık dönemine kadar gider. Hatta Akrep Kral döneminde bile var olduğu sanılmaktadır.

Hathor, aynı zamanda antik Mısır yaratılış mitolojisindeki yaratıcı tanrı Ra’nın kızıdır. Hathor’un çok sayıda ismi vardır. Doğumun bir müjdecisi, aşk, neşe, dans ve alkol tanrısı olarak kabul edilir. Hathor her yıl Nil’in taşımasından da sorumludur.

Mabetlerin dışında da hekimler olmuştur ve bu insanlar saygı gören ve sarayda görev verilen insanlardı. Mısırda doktorlar paralarını devletten aldıkları için hastalarına ücretsiz bakarlardı. Ayrıca devlet tarafından denetlenirler hatalı iseler cezalandırılırlardı. Sias (Sais) ve Heliapoliste IV. sülale zamanında bile tıp okulu olduğu anlaşılmıştır.

Her türlü bitki, otlardan ağaçlara kadar ilaç olarak kullanılırdı. Bazı madenler, hayvan organları, kan, anne (insan) sütü gibi şeyler de hastalık iyileştirmekte kullanılan nesnelerdendi. Tapınaklarda ilaçların hazırlandığı ecza ve kimya laboratuarları ve depoları bulunurdu. Keten bez bandajlar, kompres uygulamaları, cerrahi aletler kullanmak, yaraları dikmek, yara temizliği yapmak vardı. Köknar, keçi yağı, ezilmiş bezelye karışımından oluşan mehlem yaparlardı. Günümüz antibiyotiklerinin elde edildiği bazı bitkisel kökenli maddeleri kullanırlardı. Aynı zamanda eczacı ve kimyager de olan Mısırlı doktorlar, devirlerinde haklı bir üne sahipti. Örneğin İleriki asırlarda, II. Ramses Hitit Kralı Hattuşil’e şifalı otlar, tıbbi malzeme ve doktor yollayacaktır.

Ankh-Mahor duvar resimleri 1

Sakkara’da doktorların mezarı olarak bilinen Ankh-Mahor’un duvarlarında manikür, masaj ve cerrahi müdahalelere ait duvar resimleri vardır. Bir resimde bir ergenin sünneti gösterilmekte ve bu iş için merhem kullanılması da tavsiye edilmektedir. Muhtemelen bu mehlem anestezik özelliktedir. Sünnet uygulamasının ne kadar yaygın olduğunu kestirmek zordur, çünkü mumyalar bu konuda pek ipucu vermemektedir.

Bazı Mısır Bilimcilere göre Mumya yapma işinin Mısır Tıbbına katkısı genelde çok abartılmıştır. Çünkü tahnitle uğraşanlar doktorlardan ayrı ve daha aşağı bir sınıftır. Mısırlı doktorlar kadavralarla ilgilenmediler çünkü bu dinen yasaktı. Onlar yaşayanları gözlemlediler.

Hastalık belirtilerini ve tedavilerini yazdılar. Hastalıklardan korunma çarelerini araştırdılar. Örneğin çok yemenin kötü olduğunu biliyorlardı. Temizliğin önemini anlamışlardı.

Kanalizasyon sistemleri vardı. Çok sık yıkanırlardı. Evlerinin yediklerinin ve içtiklerinin temizliğine çok dikkat ederlerdi. Bazı rahipler günde iki kere yıkanır üç günde bir saçlarını keserler domuz eti yemezler, kaynamış su içerlerdi. Oruç tutarlar mide ve bağırsaklarını zaman zaman müdahale ederek boşaltırlar böylece işe yaramayan fazlalıkları vücutlarından uzaklaştırdıklarını düşünürlerdi. Heredot’a göre dünyanın en sağlıklı insanları Libyalılar ve Mısırlılardı.

Rahip olacak erkek çocukları sünnet oldukları bilinmekte ama bu durumun ne kadar zorunlu olduğu bilinmemektedir. Ritüel tüm vücudun tıraş edilmesi ile başlıyordu. Heredot, özellikle geç dönemde, sünnet geleneğinin Colchians (Karadeniz sahilindeki Kafkas dağlarının batı yamaçlarında yaşayan Afrika orijinli yani kara derili ve kıvırcık saçlı bir koloni Sopronius oraya ikinci Etiyopya adı vermiş), Parthenios (Bartın Irmağı), Macrenios, Mısırlılar, Etiyopyalılar, Suriyeliler, Filistinliler, Phoenicans (modern Lübnan sahillerinde yaşayan halka Greklerin verdiği isim), Macroniansların olduğu geniş bir alanda uygulandığından söz etmektedir.

Günümüzde bile Doğu Afrika ve Mısır’ın bazı bölgelerinde uygulanan kadın sünneti şüphesiz tam bir gaddarlıktır. Bu âdetin çok eski olduğu bilinmektedir. M.Ö. 2400’e tarihlendirilen Uha’nın Sunusu adlı yazıda “ 120 erkek ve 120 kadının bir arada sünnet olduğundan “ söz edilmektedir. Kadın sünneti ile ilgili yaygınlık henüz bilinmemektedir. Anılan yazıda bu iş bir adak gibi görünmektedir.


Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]