MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Amon Tapınaklarının sırrı

Amon Tapınaklarının sırrı


Bu sıralarda, Hermes’in daha önce özetlenen öğretisi, Amon tapınaklarının büyük sırrı haline gelmişti. Bu nedenle de yazılı değildi. Tapınak başrahiplerinin, birbirine sözlü aktardıkları gizli bir bilgiydi. Sır, sadece ona layık olanların bildiği bir öğretiydi. Bu sırra erişebilmek için, Amon tapınaklarına giren rahip adayları, yıllarca tapınağa hizmet ederler, çile çekerek olgunlaşırlar ve en sonunda da zorlu sınavlardan geçerlerdi. Zorlu sınavları başarabilen birkaç kişi, sonunda sırra da kavuşurdu. Ama bu kişiler artık özel kişilikli insanlardı. Sırrı, en ağır işkenceler altında bile ifşa etmezlerdi.

Amon  tapınak  rahiplerinin  imtihandan  geçmeye istekli  olanları  arasından,  bazıları  sınava girmeye   layık   görülerek   seçilirdi.   Sınav   akıl,   irade,   cesaret,   kendini   vermişlik   ve dayanıklılığın sınandığı bir dizi testten oluşuyordu. Bunu pek az insan başarabilirdi.

Adaylar, önce, uzun yıllar, İsis tapınağında, hiç konuşmadan hizmet ederlerdi. Bu sessiz ibadet biçimi, gelecekte, inzivaya çekilmenin ve hidayete ermenin en önemli yollarından biri olacaktı. Konuşmayan aday, yerleri, tuvaletleri temizleyerek, en ağır ve pis işleri görerek, gururundan sıyrılırdı.

Olgunlaşan aday, bu sefer, dar, alçak, karanlık ve içi ölülerle ve yılanlarla dolu bir labirente bırakılırdı. Aday, ayağa kalkamadan, bu karanlık ve korkunç dehlizlerde, sürünerek, kendi ve korkuları ile yüzleşirdi. Aday, zaman zaman, odalara rastlardı. Burada bir rahip, ona devam edip  etmeyeceğini  sorar,  devam  edecekse,  labirentten  ancak  ölü  olarak  çıkabileceğini açıklardı. Aday hala devam etmek istiyorsa, dehlizlerde yaşamayı sürdürürdü.

Labirent içinde sürünen aday, bir ara, onu aşağı kaydıran bir dehlizle karşılaşır ve aşağı kayardı. Kaymanın sonu bir uçurumda son bulurdu. Aday, hala soğukkanlılığını koruyabilmişse, aklını kullanabiliyorsa ve gözlem özelliğini kaybetmemişse, uçuruma düşmeden, kurtuluş yolunu bulurdu. Bulamayan uçuruma düşer ve ölürdü.

Bu imtihandan çıkan aday, hepsi birbirinden zor ve korkunç olan ateş sınavından, su sınavından ve şehvet sınavından geçerdi. Her sınavdan sonra, aday aylarca bir hücrede kendi başına yaşayarak, düşünür ve kendi ile hesaplaşırdı.

Böylece, yoğrula yoğrula, Tanrı’ya yaklaşan aday en son bir canlı canlı gömülme seremonisinden geçerdi. Bu noktaya gelen aday, artık, zaten, dünyevi tüm hislerden sıyrılmış, ölümle çoktan bütünleşmiş biriydi. 

Uzun yıllar süren çileden sonra, adayın büyük sırrı öğrenme zamanı gelince, başrahip onu rasathaneye götürerek, gökyüzünü, yıldızları gösterir ve ona Hermes’in sırrını açıklardı. Böylece ortaya çok az kişi tarafından bilinen ve hiçbir koşulda ifşa edilmeyen bir sır dünyası çıktı. Sırrı bilen çok az sayıdaki Amon rahibi, bu sırrın her akıl tarafından kavranamayacağına inanıyorlardı. Rahipler sırrı içlerinde taşırlar ve bu sırdan hiçbir şartta söz etmezlerdi. Bilmek, bulmak, susmak şiarları olmuştu. 


Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]