MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Anadolu Merkezli Dünya Tarihi-Mısır dini, Mısır Tarihidir


Mısır dini, Mısır Tarihidir


Osiris miti gibi, Mısır dininin bir önemli miti de, güneşin dönüşüdür. Güneş Tanrısı her sabah yeniden  doğar,  bir  güneş  teknesi  içinde  gökyüzünü  kat  eder,  yaşlanır  ve  ölür.  Güneş Tanrısının ölümü hiçbir zaman açıkça belirtilmez. Gece boyunca, güneş Tanrısı, yeniden doğmak için yeraltındaki yolculuğunu sürdürür. Gece boyunca yapılan yeniden doğuş yolculuğunda, güneş Tanrısına, teknesinde, bir gurup Tanrı eşlik eder. Bunların pek çoğu, güneş Tanrısının kendi varlığının farklı biçimlerde kişileşmiş halleridir. Büyülü güç, algı, vs… gibi adlar alırlar. Bu yolculuktaki mürettebat, eşlik edenler, teknenin donanımı farklı kitaplarda farklı farklı anlatılmıştır. Ama güneş Tanrısı sonunda geceden çıkar. Buna Tanrısı, Tanrıçası, kralı ile bütün yaradılış sevinir. Güneş Tanrısının, güneş teknesi içinde dönüşü, tüm değişimler içinde, tek değişmeyecek olgudur. Düzenin kendisidir. Bu nedenle bu döngüye, bütün  Tanrıların  katkısı  vardır.  Horus,  Osiris,  Toht  oradadırlar.  Seth,  insan  başlı  yılan Aposis’i zıpkınlamak için, gece yolculuğu boyunca, güneş teknesinin başında, elinde zıpkın durur.  Eğer,  Aposis  güneş  teknesini  yutsa,  son  gelecek,  devinim  duracaktır.  Gökyüzü Tanrıçası Mut ordadır. Mut ışığın torunudur ama güneş Tanrısı geceleri onun ağzına girip, gündüzleri ondan doğar. Mısır dinindeki bu tip çelişkiler kimseyi rahatsız etmez. Yeniden doğuş  ve ölüm  sonrası  yaşam  kavramları,  zamanı  alt  üst  etmiştir.  Bu  nedenle  geçmişle, gelecek birbirine karışabilir.

Mısır Tanrıları, bazen gruplandırılarak, bazen senkretizm yapılarak birleştirilirler. En yaygın gruplandırma biçimi üçlendirmedir. Burada üç Tanrı birleştirilerek bir kuvvet bütünlüğü sağlanır. Mısır dinindeki bu üçleme tarzı gruplandırmanın etkileri, kendinden sonra gelen dinlerde de görülecektir. En yaygın üçleme iki yetişkin ve bir gençten oluşan üçlüdür. Teb üçlüsü, Karnak’taki üç tapınağın Tanrıları Amon-Ra, Mut ve Hons’tan oluşan guruptur. Bu bir  aile  gurubu  biçimindedir,  ancak  Mut  Amon-Ra’nın  karısı  değildir,  Hons  ise  onların çocuğu değildir. Daha çok farklı kökenleri olan üç yerel Tanrı, bir aile modeli içinde bir araya 
gelmiştir. Menfis’in dört Tanrısından üçü, Phtah, Sahmet ve Nefertem bir üçlü oluşturur. Şelaleler bölgesinde, Hnum, Satis ve Anukis’ten oluşan üçlüye tapılır. Senkretizm tarzı birleştirmeye gelince: bir Tanrı,  daha önemli bir Tanrının adını ve özelliklerini alarak birkaç ada sahip olur. Örneğin, Amon,  Amon-Ra olur. Abydos’da, Osiris kültü, o bölgede güçlü bir kült olan yerel Tanrı ile özdeşleştirilerek Osiris-Hentanentiu adını alır. Bu tür bağlantılar, adları birleştirilen Tanrıların kimliklerini yok etmez.

Mısır dini, Mısır kültürünün tümünü kaplar. Mısır tarihi de, Mısır dininden bağımsız düşünülemez. Bu din, kendisinden sonra gelen, özellikle tek Tanrılı dinleri derinden etkilemiştir. Daha önce de gördüğümüz gibi, din, Mısır’da, hem siyasi otoritenin ve hem de ekonominin temelini oluşturmuştur. Mısır toplumu, resmi söylemle, Tanrılar, Firavunlar (ki onlar da Tanrıydı) ve insanlardan oluşuyordu. Ancak, kayıtlarda olaylar Tanrıların ve kralların karşılıklı  etkileri  olarak  ele  alınıp,  insanlara  hiç  yer  verilmez.  Krallar  Tanrı  ile  insanlar arasında aracılık işlevi yaparlar. Krallar çoğu zaman tek aracıdırlar, insanı Tanrılar önünde temsil eder, Tanrıları da insanların önünde temsil ederler. Sümerlerde aracılık görevi kişisel Tanrılara verilmişken, Mısır’da bu görev Firavunundur. Firavun aynı zamanda yaratıcı Tanrının yeryüzündeki örneğidir. Yaratıcı Tanrının düzensizlik yerine düzen koyma eylemini yeryüzünde tekrarlar. Tanrılara aracılığın firavunla yapılması fikri, yani Tanrılara aracı olanın dini lider olması fikri, Sümer ve Mısır’da ortaya çıktıktan sonra, artık günümüze kadar yaşayacaktır. Tek Tanrılı dinlerin peygamberleri, bu motif altında, Tanrılarla ilişki kuracaklardır.

Mısır firavunu, tebaasının yani insanların refah ve mutluluğundan da sorumludur. Eski Ahitte ve Mısır’da geçen aynı tanımla “ iyi bir çobandır “. Firavunun Tanrı veya insan olarak tek bir statüsü yoktur. Yaptığı görev nedeniyle farklı bir yaratıktır ve duruma göre rolünü oynar. Kurumsal olarak firavun yani kral dinin koruyucusudur, ama pratikte rahipler Tanrılar için çalışırlar ve dinin kült imajını korurlar. Tanrılarla insanlar arasında devamlı bir sözleşme vardır. Bu sözleşme hükümleri içinde hareket edilinir. Kral Tanrıya duyulan hayranlığı ve saygıyı dile getirir ve Tanrının niteliklerini över. Tanrı buna, krala olan sevgisini ve onunla birlikte  olmaktan  duyduğu  memnuniyeti  göstererek  cevap  verir.  İnsan  ya  da  firavun  bir Tanrıyı sevmez, ona  yalnızca saygı duyar, hayran  ya da müteşekkir olur. Böylece sevgi düşünceden çıkıp gider, kalan korkudur. Tanrılara duyulan korku, sevgisizliğin bir sonucudur.

Mısır   din   kültünün   amacı,   dünyanın   kurulu   düzenini   sağlamak   ve   zenginleşmektir. Tapınaklar, daha önce de gördüğümüz gibi bu nedenle hem yönetim ve hem de ekonomiye el atmışlardır. Rahipler, tapınaklarda hiyerarşik bir tarzda örgütlenmişlerdir. Tapınaklara sadece rahipler  girebilirler.  Tanrılar,  bazı  festivaller  sırasında,  tapınaktan  çıkarılır,  işte  ancak  o zaman, halk ona yaklaşabilir. Bu adet, bugün bile dini sembollerin festivallerle sokaklarda dolaştırılması ile dünyanın pek çok bölgesinde devam etmektedir.

Mısır’da hac merkezleri de vardı. Bu merkezler, siyasi iktidarın durumuna ve hâkim dinin bölgesel alt kültüne göre değişirler. Orta krallık döneminde Abydos ve Hayvan Nekropolisi, Geç krallık döneminde Sakkara, böyle hac merkezleridir. Hac olgusunun Orta Doğuda kurumsallaşması Mısır dininden türemiştir. Mısır dininde ibadet ve büyü at başı gitmiştir. Yani büyü, Şaman dininin bir kalıntısı olarak, Mısır dininin bir parçası olmuştur. İnsanoğlu, avcılık  döneminden  beri  büyüyü  tanıyor  ve  kullanıyordu.  Ama  dört  bin  yıldır  yerleşik düzende, Mısır’da, büyü hüküm sürünce, artık hayatımızdan çıkamaz bir konuma ulaşmıştır. Mısır  dini  sayesinde,  bugün  bile  çeşitli  toplumlarda  büyünün  ne  denli  halkın  günlük yaşamının parçası olduğunu görüyoruz. Fal ve kehanet, Sümer dini nedeniyle yaşamımıza girmişken, büyü Mısır dininin hediyesidir. Daha sonra gelecek olan tek Tanrılı dinler, büyüyü 
yadsıyamamış, ancak yasaklamakla yetinmek zorunda kalmışlardır. Yasaklama bile kesin bir kurala bağlanamamıştır.

XVIII. hanedan döneminde, tapınaklar aşırı büyümüştü. Siyasi ve ekonomik hayatın vazgeçilemez  unsurları  haline  gelmişlerdi.  Eğitimi  ele  almaları  ise,  gelecek  kuşakları istedikleri gibi şekillendirip, şartlandırılmasına imkân tanıyor, gelecek iktidarlarının temelini atıyordu. Bu dönemde rahiplik bir sınıf olarak ortaya çıktı. Halkın temel gereksinmelerini görevli rahipler üsleniyordu. Ayin uzmanı olan, vaiz rahipler vardı. Gündelik ve daha az kutsal işler yapan rahipler ve onların yamakları vardı. Kalabalık rahipler topluluğunu ise, birinci,  ikinci,  üçüncü  ve  büyük  tapınaklarda  dördüncü  başrahipler  yönetiyordu.  Eğilim, oğlun, rahiplik görevinde babasının yerine geçmesi idi. Ama buna karşın, firavun da özgürce tayin yapabiliyordu. Miras mı, tayin mi sorusuna, o zamanki siyasi durum karar veriyordu. Din, daha önce gördüğümüz gibi, siyasi iktidarın daima içinde veya yanında yer almıştır. Ancak, yine de Mısır’da olduğu kadar, din hiçbir yerde bu denli güçlü ve siyasete yön verir hale gelememişti.

Çok Tanrılı düzen, gelişerek laik bir çizgiye gelinmesine yol açabilirdi. Mısır, çok Tanrılı düzende bile dini  olabildiğince  siyasileştirerek,  laikliğe  giden  yolu  tamamen  kapatmıştır. Bundan sonra, özellikle tek Tanrılı dinler, siyasi amaçları ile birlikte düşünüleceklerdir.

Yeni krallığın son dönemlerine gelindiğinde, M.Ö.  500 yılında, Mısır toplumu kast sistemine benzer  meslek  guruplarına  bölünerek,  katı  bir  görünüm  aldı.  Bu  katı  görünüm,  din adamlarının iş bölümünde de kendini gösteriyordu. Rahipler görev başında iken, yemeleri, içmeleri, giyinmeleri, tıraş olma biçimleri ve cinsel oruçları sıkı kurallara bağlanmıştı. Okuryazarlık, büyük oranda rahiplerin ve ordu subaylarının bildiği bir yetiydi. Rahiplerin ve ordu subaylarının dışında kalan bürokrat kesimin sayısı, bu ilk ikisi ile mukayese edildiğinde düşük kalıyordu. Örneğin Ramseslerin tahtta olduğu dönemde, bürokrasi demek sadece rahipler ve ordu subayları demekti. Bu gelişim, din adamlarını entelektüel birikimin hazinesi haline getirdi.  Mısır tarihinin  geç dönemlerine  girildiğinde,  ruhban  sınıfı  daha da büyük kültürel öneme sahip oldular. Başlangıçta rahipler sadece firavunun temsilcisi iken, son dönemlerde firavunlar kendilerini rahip olarak tanımlamaya başladılar. Bu da din adamlarının, zaman içinde ne kadar kuvvetlendiğinin ve siyaseti nasıl kontrol altına aldığının göstergesidir.

Mısır dininde, Tanrıların kendileri, efsanelerden daha önemlidir. Bu Orta Doğunun diğer dinlerine nazaran önemli bir anlayış farkı oluşturur. Bu dinde, yaşayanlar ve ölüler dünyası olarak iki yaşam biçimi vardır. Mısır dini çok seçenekli bir dindir. Bu seçenek çokluğu, ölüler dünyası için de geçerlidir. Firavunun ve normal insanların ölümden sonra ölüler dünyasına katılımı farklıdır. Ölümden sonra yaşam kavramı firavun için kesindir. Zaten, o bir Tanrı olduğundan tersi düşünülemez. Ancak yine de ölüler dünyasına gidişi kurallara bağlanmıştır. Ama diğer insanlar için, bu kaderin yerine geleceği hiç de kesin değildir. Ölümden sonraki yaşam tehlikelerle doludur. Bu tehlikeleri atlatmanın tek yolu ise büyüdür. Rahiplerin dini çalışmaları arasında büyü önemli bir yer tutar. Ölüme yolculuk mezarda başlar. Güçlü ve zengin kişiler kendilerine büyük, şatafatlı mezarlar yaparlar. Bunun tabii ki, yaşarken kişinin prestijini arttırıcı bir yönü de vardır. Ama daha önemlisi, ölen kişinin mezarın içinde veya çevresinde var olmaya devam edeceği inancıdır. Kişi ölümden sonraki yaşam içinde yolculuk yapabilir. Ölünün amacı kendini Tanrılarla ve özellikle Osiris ile özdeşleştirmektir. Bu, aynı zamanda, biçim değiştirmiş bir ruh olarak ve “ Milyonların Teknesinin “ bir üyesi olarak, güneş döngüsüne katılmak demektir. Güneşin kursunu betimleyen resimlerde, bu milyonların katılımı gösterilmez. Çünkü Mısır resim sanatında normal insanların maceralarına fazla yer verilmez. 

Bir konuya daha değinmekte yarar olacaktır. Yeni krallık döneminin Tanrılarından Min verimlilik, bereket ve krallığın doğu topraklarında yolculuk edenleri koruyan egemen bir erkek tanrıdır. Bir yabancıya yaptığı anal tasallutu sonucunda Tanrı Toth doğar. Efsanelerde buna benzer eşcinsel söylemler vardır. Yine Mısırlıların bozguna uğrattıkları ve yendikleri düşmanlara savaş alanında anal tasallut yaptıklarına dair de şüpheli söylentiler vardır. Bu gibi müphem söylenceler olsa olsa Mısırlıların homoseksüel ilişkilerin yabancısı olmadıklarını ortaya koymaktadır. 




Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]