MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Hitler'in Siyasette Çıraklık Yılları



Ekim 1907... 17 yaşında bir Avusturya vatandaşı olan Adolf, ressam olmak için gittiği Viyana'da, Güzel Sanatlar Akademisi'ne seçilemedi. Bu dönemde maddi olarak çok zor zamanlar geçirecek; kar küreyerek, bavul taşıyarak, çizdiği resimleri turistlere satarak para kazanmaya çalışacaktı. 

Tüm zorluklara rağmen, kitap okumayı ihmal etmedi. Düzenli olarak Hof Kütüphanesi’ne gidiyordu. Eski Roma Tarihi, Doğu Dinleri, Yoga, Hipnotizma, Astroloji ve Protestanlık üzerinde birçok kitap okumuştu.

5 yılı aşkın Viyana'da ressam olmak için çabalayıp sefil bir yaşam sürdü, Sanat Akademisi'nden bir kez daha olumsuz cevap alınca ressamlık hayallerinden ebediyen vazgeçerek Viyana'dan ayrılıp Münih’e yerleşti.

2 Ağustos 1914... Münih'te meydanlarda toplanan on binlerce kişi, coşkuyla savaş naraları atıyordu. Almanya Rusya'ya savaş ilan ederek I. Dünya Savaşı'na girmişti. Milliyetçi konuşmacılar nutuklar atıyor, coşkulu kalabalık hep bir ağızdan "Die Watch am Rhein" ve "Deutschland über alles" marşlarını söylüyordu.

Kalabalığın içinde, milli duygularla kendinden geçmiş, marş söylemekten sesi kısılmış 24 yaşındaki bir genç, 30 yıl sonra dünya tarihinin en kanlı savaşının 1 numaralı aktörü olacaktı. Bu genç adam, Adolf Hitler'den başkası değildi.


Vakit kaybetmeden en yakın askerlik bürosuna başvurdu. Bir Avusturya vatandaşı olarak Alman ordusuna kabul edilmesi ise bir yanlışlığın sonucuydu. Muhtemelen, Dünya Savaşı'nın ilanıyla askerlik bürolarına yığılan gönüllüler yüzünden oluşan karışıklık sayesinde Alman ordusuna kabul edilmişti.

"Birkaç gün zarfında ancak altı yıl sonra sırtımdan çıkaracağım üniformamı giydim. İşte benim ve her Alman için şu ölümlü hayatın en unutulmaz ve en yüce zamanı bu suretle başladı."

Fransa ve Belçika’da, 16. Bavyera karargahında haberci onbaşı olarak görev yaptı. Siperden sipere koşup verilen emirleri askerlere ileten bir haberciydi, bu oldukça tehlikeli bir görevdi.

En sağdaki asker Adolf Hitler, fotoğraftaki köpek ise Hitler'in köpeği "Fuchsl" 

Fransız cephesinde iki defa yaralanarak hastaneye kaldırıldı. 15 Ekim 1918’de zehirli gaz bombardımanında kısa süreli körlük yaşamış, savaş sırasında gösterdiği başarılar sebebiyle iki kez Demir Haç Madalyası kazanmıştı.




Kasım 1918... I. Dünya savaşı sona erdi. Bu savaşta 2 milyondan fazla Alman ölmüş, ama tüm bu fedakarlıklarına rağmen sonuç; Almanya adına aşağılayıcı bir yenilgi olmuştu.

Bu arada İmparator II. Wilhelm, tahtı bıraktığını açıkladı ve İmparatorluk makamı lağvedildi.

Kaybedilen savaş sonrasında Almanya'da Kominist bir devrim girişimi oldu. I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından yıkılan Alman İmparatorluğu'nun yerine komünist bir rejim kurmak isteyen solcularla, anti-komünistler arasında bir iç savaş yaşandı.

Binlerce eski asker, komünistlerle mücadele için  Freikorps  denilen Gönüllü Alayları oluşturdu. Freikorps birlikleri komünistlere ve yahudilere karşı büyük bir kin ve nefret besliyordu.

Anti-komünist Freikorps (Gönüllü) birlikleri

Komünist Cephe

Freikorps'un en kötü şöhretli ırkçı birliği, Swastika olarak bildiğimiz Gamalı Haç'ı simge olarak kullanmaya başladı. Birlikler, önderlerine Führer olarak hitap ediyordu. İleride Nazi partisinin çekirdeğini oluşturacak kadrolar, Freikorps birliklerinde devrimcilere karşı savaşmıştı. Gamalı Haç sembolü ve Führer söylemi Naziler tarafından da aynen kullanılacaktı.

Komünist bir gencin Freikorps birlikleri tarafından İdamı

En nihayetinde, komünist devrimci cephe mağlup edilirken, yönetim biçimi parlamenter demokrasiye dayanan Weimar Cumhuriyeti kuruldu.

Hitler, ilginç bir şekilde, hiçbir Freikorps birliğine katılmamıştı. Dünya Savaşında Almanya'nın aldığı yenilgiyle yıkılmış, umutsuzca köşesine çekilmişti. Ne bir mesleği, ne ona destek olacak bir ailesi, ne de bir evi vardı. Münih'teki banka hesabında sadece 15 mark parası kalmıştı. Hiçbir resmi eğitimi ve iş kariyeri yoktu. Savaş sonrası onu bekleyen koca bir hiçti. Geleceği karanlıktı ve hiçbir umut vadetmiyordu. Elinden geldiğince, terhisini ertelemek ve ordudaki görevini sürdürmek için çabalayacaktı.

Karşısına, hayatını, hatta sadece kendisinin değil, milyonlarca kişinin hayatını ve hatta tarihin akışını değiştirecek bir fırsat çıktı.

Alman ordusunda, tehlikeli olarak görülen ideolojilerle mücadele etmek ve askerlerin milliyetçi ve anti-Bolşevik olarak eğitilmesi için propaganda ajanları ve muhbirler yetiştiriliyordu.


Komünist ayaklanma sırasında yıkıcı faaliyette bulunan tabur mensuplarını araştırma görevi verilen askerlerden birisi de Hitler'di. Bu görev sırasında, ordunun kurduğu propaganda bürosunun başındaki Yüzbaşı Karl Mayr'in dikkatini çekti.

Yüzbaşı Mayr, Hitler için, daha sonraları, biraz da öfkeyle şunları demişti: "Sahip arayan bitkin bir sokak köpeği gibiydi. Kendisine ilgi gösterecek birisinin kucağına atlamaya hazırdı. Alman halkıyla ve ve onların kaderiyle ilgilendiği falan yoktu."

Ajan ve muhbir yetiştirecek kurslara Hitler de dahil oldu.

Münih üniversitesi'nde anti bolşevik eğitim kurslarına gönderildi. Burada Münih'in önde gelen şahsiyetlerinden "Reformdan Bugüne Alman Tarihi", "Savaşın Siyasi Tarihi", "Teoride ve Pratikte Sosyalizm", "Ekonomik Durumumuz ve Barış Koşulları", "İç ve Dış Siyaset Bağlantıları" konularında seminerler dinledi.

Bu eğitimler sırasında, faiz boyunduruğunun kırılması seminerinde "üretici" sermaye ve "açgözlü" sermaye ayrımı Hitleri derinden etkilerken, Nazi iktidarının ilk yıllarında ekonomi politikasının temellerini oluşturacaktı.

Hitler burada görüşlerini ateşli bir şekilde ifade edip, çevresinde kursiyerleri toplayınca Mayr'in bir kez daha dikkatini çekmişti.

Bu arada savaş esiri olarak yurt dışında tutulan Alman askerler yurda geri dönmüş, terhis olmayı bekliyordu. Esirlikten kurtulan askerler, düşman tarafından Bolşevizm gibi ideolojilerle "zehirlenmiş" olabilirdi. Terhis edilmeden önce, Alman ordusu tarafından eğitime alındılar. Hitler de eğitimi verecek 26 propagandacıdan birisiydi.

Konuşma tarzı dinleyicileri heyecanlandırıyor, askerlerin üzerilerindeki ölü toprağını atıyordu.
"Büyük bir heyecan ve şevkle işe koyuldum. Şimdi, bana kalabalık bir dinlayici kitlesi önünde konuşma fırsatı doğmuş ve eskiden beri güçlü bir duyguyla tahmin ettiğim şey doğru çıkmıştı;ben söz söylemeyi biliyordum... Bazı başarılarımla övünebilirim. Eğitim sırasında yüzlerce hatta binlerce arkadaşı halkına ve vatanına kazandırmayı başardım. Askerleri millileştiriyordum..."
Artık bir propaganda ajanı olmuştu. Aldığı eğitim yüzeyseldi, belki de basit bir muhbirdi ama Hitler'i bir şekilde siyasete yönlendiren, üstlendiği bu basit görev olacaktı. Başta siyasete atılmak gibi bir gayesi yokken siyaset onun ayağına kadar gelmiş, hitap konusunda kendi yeteneğini keşfetmişti.

12 Eylül 1919... Münih'teki bir birahanenin arka salonunda, 25 kişilik bir grup, pür dikkat Kapitalism konusundaki bir konuşmayı dinlemekteydi. Dinleyiciler arasında sivil kıyafetler içindeki Adolf Hitler de vardı.

Aslında bu salonda, Milliyetçi-Sosyalist ve anti-komünist bir çizgi izleyen Alman İşçi Partisi'nin (DAP) toplantısı yapılmaktaydı. "Alman İşçi Partisi", devlet görevlilerinin dikkatini çekmiş, bu siyasi oluşum hakkında araştırma yapıp bir rapor hazırlaması için Adolf Hitler görevlendirilmişti. Yani Hitler toplantıda bir muhbir olarak bulunuyordu.

Gottfried Feder adlı konuşmacı sözlerini bitirdi. Hitler de konuşmacıyla aynı doğrultuda düşünüyordu. Toplantının devlet için hiçbir zararlı faaliyet içermediğine ikna olmuştu. Zaten içki de içmiyordu, bu birahanede ne işim var diye düşünmüş olmalıydı.

Artık toplantıdan ayrılmayı düşünürken, bir adam ayağa kalktı Feder'in görüşlerini eleştirmeye başladı. Almanya'nın bölünerek Bavyera'nın Prusya’dan ayrılmasını, Avusturya ve Bavyera topraklarının birlikte bir Güney Alman devleti kurmasını savundu. (Bu fikir o zamanlar Münih′te çok yaygındı.)

Ama bu fikrin savunulması Hitler’i çok sinirlendirdi. Kendini tutamadı ve ayağa kalkarak Almanya'nın bir arada kalması gerektiğini savundu, 15 dakika boyunca... Fikrini ateşli bir şekilde ifade genç adamın konuşması, partilileri etkilemişti.


Dinleyicilerden biri Hitler’in yanına koştu ve eline bir broşür uzattı: "Benim Politik Uyanışım". Onu partiye üye olmaya ve gelecek toplantıya katılmaya davet etti.

Adolf Hitler, iki gün boyunca düşündü ve sonunda bu partiye katılmaya karar verdi. Böylece, Alman İşçi Partisi'ne (DAP) 555 numaralı üye olarak kaydoldu.

Adolf Hitler'in İşçi Partisi Üyelik Kartı

Hitler ilk partideki ilk konuşmasını, 16 Ekim 1919′da 111 izleyici karşısında yaptı. Konuşmasında “Büyük Almanya” hakkındaki görüşlerini anlattı. Almanya’nın mağlubiyetine sebep olarak Marksistleri ve Yahudileri gösterdi. Konuşması başarılı ve etkileyici bulunmuştu. Artık parti toplantılarında binlerle ifade edilen sayıda dinleyicinin karşısında konuşma yapmaya başladı. 

1920 Mart'ına kadar hem parti için çalışıyor, hem de ordudan maaş alıyordu. 1 Nisan'da, kendi isteğiyle, ajanlık-muhbirlik görevinden ayrılarak tüm gücüyle siyasete odaklandı.

Kısa süre sonra, Alman İşçi Partisi’nin adı "Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi" (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei yani  NSDAP) olarak değiştirildi. Nasyonal Sosyalistler siyasal rakipleri olan komünistler ve sosyal demokratlar tarafından kısaca "Nazi" olarak isimlendirilecekti.



Temmuz 1921... Hitler, etkileyici hitabet yeteneği sayesinde ön plana çıktı. Parti içindeki gücünü arttırdı, rakiplerini saf dışı bıraktı. 29 Temmuz 1921'de partinin Führer'i ve tek hakimi oldu.


I. Dünya Savaşı’ndan mağlubiyetle ayrılan Almanya, topraklarının bir kısmını kaybetmiş, çok ağır savaş tazminatları ödemeye mahkum edilmişti. Tam teslimiyete zorlandılar ve Versailles Antlaşması’yla dayatılan ağır koşullar, halkta derin bir çöküntü yaratmıştı.

Hitler, mağlup ve aşağılanmış Almanların kendine çıkış yolu bulamayan saldırganlığına, küskünlüğüne, hayal kırıklığına, korku ve kızgınlığına hitap ediyordu. Almanya'nın içinde bulunduğu durumdan tek kurtuluş yolunun, kendi önderliğindeki milli yeniden doğuştan geçtiğini üzerine basa basa belirtiyordu.

9 Kasım 1923... Hitler bu tarihe kadar, Bavyera dışında çok da tanınmayan, bölgesel bir üne sahipti. Ama taraftarlarının desteğiyle kalkıştığı darbe girişimi ona ulusal bir lider olarak nam kazandıracaktı.

Adolf Hitler, kendisine bağlı 600 silahlı adamla Bavyera hükümetini ele geçirmek ve sonrasında Berlin'e yürüyerek Weimar Cumhuriyeti'ni yıkmak için darbe girişiminde bulundu. 
Birahane Darbesi, 9 Kasım 1923 
Bürgerbräukeller, Almanya'nın Münih kentinde bulunan bir büyük bira salonuydu. 1920-1923 arası Nazi Partisi'nin toplanma yerlerinden birisi olarak kullanıldı. Adolf Hitler Birahane darbesini burada başlattı. Bu bina, Naziler iktidara gelince, Darbe'yi anmak için yapılan toplantılara da ev sahipliği yapacaktı.
9 Kasım sabahı Hitler ve Nazi milisleri, Münih'in merkezine doğru yürüyüşe geçtiler. Polis taburları onları geri püskürttü. Darbe başarısız oldu.

Hesapta siyasi kariyeri sona ermiş olmalıydı. Ama (maalesef) bu daha bir başlangıçtı. Bazıları, Hitler'i ırkçı ve uçuk fikirleri olan bir kaçık olarak görse de, artık ülke çapında tanınan bir şahsiyet konumuna yükselmişti. 

Landsberg Cezaevi'nde (1924)
Soldan sağa: Adolf Hitler - Emil Maurice - Hermann Kriebel - Rudolf Heß - Dr. Friedrich Weber
Övgü ve pohpohlamalarla dolu mektuplar almaya, milliyetçi çevrelerde Almanya'nın Mussolini'si olarak anılmaya başlandı. 5 yıl hapis cezası almış olmasına rağmen, "Milliyetçi" hakimler sayesinde 9 ay sonra salıverilecekti.

Böylelikle siyasetteki "Çıraklık yılları" sona erdi.

35 yaşındaki Adolf Hitler, Landesberg cezaevinden ayrılırken... 20 Aralık, 1924




Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]