MITOLOJI

[Mitoloji][bleft]

Türk Tarihi

[Türk Tarihi][twocolumns]

Polonya, Litvanya, Finlandiya'daki akrabalarımız: Tatarlar


Günümüzde sayıları 21 bin civarında olan Polonya, Litvanya ve Beyaz Rusya'da yaşayan Kıpçak Türkleri, yüzyıllardır var olma savaşı veriyor. Bu topluluk, ana dillerini unutmasına rağmen kimliklerini yüzyıllarca korumayı başarabilmişler.

Aklınıza şöyle bir soru gelebilir. Polonya ve Litvanya Tatarları adı verilen bu Türk topluluğu neden vatanlarından binlerce kilometre öteye göç ettiler? Dönüm noktası olan önemli olayı neydi? Hangi güç onları evlerinden çok uzaklara sürüklemişti? Tüm bunları öğrenebilmek için tarihte yüzlerce yıl geri gitmek ve zamanda geriye doğru bir yolculuğa çıkmak gerekir.

Polonya ve Litvanya'ya en kalabalık Türk kavminin yerleşmesi 14 yy. sonları ve 15. yüzyılın başlarında olmuştur. Büyük Moskova Prensliği'nin yayılması nedeniyle Litvanya'ya kaçanlar, Litvanya'nın Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı ile olan savaşları sonucunda ele geçen esirler, bu bölgedeki Müslüman Türk nüfusun sayısını artırmıştı.


Tatarlara, yerli dili bilmeleri şartıyla, Leh ve Litvanlarla eşit haklar verilmesi, Kıpçak Türkçesi grubuna ait olan Tatarca dilinın 16. Yüzyılın ortalarında unutulmasının sebeplerinden birisiydi.

İkinci bir neden de bekar ve savaşçı olan Tatarların, Leh ve Litvanyalı kızlarla evlenmesiydi. Sık sık eşlerini bırakarak, başka diyarlara savaşmaya giden Tatarlar çocuklarına kendi dillerini öğretememişlerdi. Doğan çocuklara babalarının dininde kalma ayrıcalığı verilmiş olmasına rağmen, bu çocuklar sürekli anneleriyle kalmaları nedeniyle Leh ve Litvanca öğrenmişlerdi. Ve böylece Kıpçak Türkçe'sinin etkinliği azalmış ve zaman içinde giderek kaybolmuştu.


Tatarlar bugün aldıkları Leh ve Litvan adlarının yanında bir de Tatar adı almaktadır. Bugünkü Tatar Türkleri'nin konuşma dilinde bayram, namaz, oruç gibi dini terimler ve bir, iki, üç gibi bazı sayı adları kalmıştır.

Dr. Galina Miskiene: Dilden kalan kelimeler çok az kalanlar dinle ilgili. Mesela bayram, aşure bayramı, allah abdest namaz, hayat, elif, yasin, bardak, yemeklerle ilgili mesela, beluş. Türkçe'yi öğrenmeye burada başladım. Çünkü bağımsızlığı Litvanya aldıktan sonra Türkiye ilk ülke oldu bu bağımsızlığı tanıyan ülke ülkesi ve o zamandan elçiliği açıldı ve bize okutman geldi. Ben onunla başladım ve sonra fırsat olunca bir yıl Ankara'da kaldım ve orada öğrendim.


Ağırlıklı olarak başkent Vilnius ve etrafında yaşayan Tatarların Litvanya'daki nüfusu 1989 resmi sayım sonuçlarına göre 5188 kişi. 3.5 milyon kişinin yaşadığı Litvanya'nın nüfusuna göre bu sayı az görünse de, Tatarlar Litvanya'da oldukça etkin.


Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine, 1988 yılından sonra Litvanyalı Tatarlarda milli hareket başlamış ve bunun sonucu çeşitli Tatar Cemiyetleri kurulmuş. Geleneklerini korumak, devam ettirmek ve yaşatmak için festivaller, toplantılar, yaz kampları, şarkı ve dans şölenleri düzenleyen "Litvanyalı Tatar Cemiyeti" eğitime büyük önem veriyor.







Tatarlar arasındaki iletişimi sağlamak ve Tatar kültürünü aralarında yaymak için "Litvanyalı Tatar" isimli bir de gazete yayınlanmaktadır.

Aslında tüm bu yoğun kültür ve iletişim faaliyetlerini körükleyen unsur Tatarların yakın tarihte yaşadıkları acı bir olay. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Tatar köyleri üç degişik ülkeye; Litvanya, Polonya ve Beyaz Rusya'ya bölünmüş ve farklı ülke sınırları içinde kalan Tatarların birbirleri ile irtibatı kesilmiş, bir çok köy boşalmış. O köylerin geçmiş güzel günlerini, neşeli insan sesleri ile dolu sokaklarını hatırlayan sadece bir kaç kişi kalmış.


Muhammed Abunicvicius: Eskiden 20 ev vardı, ama şimdi sadece 1 tane kaldı. Cami oradaydı, çalıların yanında. Orada başka temel var şimdi. Cami yandı. Savaşa kadar bu köyde 20 aile vardı, 3 kardeş yaşarlardı. Bızarevskiy, Bıkır Bızarevskiy, Mohammed. Biz buraya şenlik için geldik. Bazar'da benim halam ve büyük annem yaşarlardı, onlar buraya gömülmüşler, bu mezara.
Dr. Galina Miskiene: Mesela burada yaşayan tatarlar kendilerini Litvan olarak hissetmeye başlıyor. Polonya'da yaşayan Leh tatarı olarak kendisini hissediyor. Beyaz Rusya'daki Beyaz Rus gibi hissediyor ve bu bizi çok ayırıyor. O zaman Leh tatarları deyince Leh kökenleri. Tatar kökenleri yok oluyor. Türk kökenleri yok oluyor.

Bu bölgedeki Tatarlar diğer bir darbeyi de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yemiş. Komünist rejim dini faaliyetleri sınırlandırmış. İkinci Dünya savaşından sonra, bu bölgede namaz kılınabilen sadece iki cami kalmış.

Adas Yakubauskas: Sovyetler Birliği dağılmasaydı, Litva Tatarları ulusu kaybolurdu. Ama şimdi geleceğe yönelik büyük umutlarımız var. Umarım ki gelecek nesillerimiz dedelerimiz gibi kültürümüzü yaşatırlar.


Litvanya camileri doğa koşullarının gerektirdiği şekilde ve kilise mimarisine benzer bir yapıda dörtgen olarak inşa edildiğinden İslam Dünyası'nın en ilginç cami olma özelliğine sahipler. Litvanya'da yasak olduğu için camilerin küçük minarelerinden ezan sesi duyulmuyor. Ezan sadece camilerin içinde okunuyor.



Litvanya Tatarları atalarını unutmamanın, ancak geçmişi korumakla mümkün olduğunu bildiklerinden mezarlıklarına gerekli titizliği ve önemi gösteriyor. Litvanya Müslümanlarının dini bayramlarda en çok ziyaret ettikleri yerler mezarlıklar.

Aslında bir çok Tatar, Litvanyalılarla karışık evlilikler sonucu fiziksel olarak değişmiş. Orta Asya'dan taşıdıkları en belirgin özellik çekik gözlülük ise yüzyıllardır devam ediyor. Bir Tatarı Litvanyalı'dan ayırmanın en önemli özelliği çekik gözlülüğü olsa gerek.

Litvanya Avrupa'nın kuzey doğusunda Baltık kıyısında küçük bir ülke. Bizden birilerini yüzyıllarca barındıran bir ülke.

Polonya Tatarları ise 600 yıl önce Büyük Litvanya Prensliği zamanında ya Altınordu Hanedanlığı içindeki taht kavgalarından kaçmaları, ya da Litvanya ile yapılan savaşlarda esir olmaları sonucu bu bölgeye gelmişler. Bu göçmenlerden çoğunlukla asker olarak yararlanılmış. Savaşlara asker olarak katılmaları sayesinde Tatarlar çeşitli haklar ve topraklar edinmişler.

Polonya Tatarları 600 yıldır geleneklerine ve dinsel kurallara uygun kutluyorlar.
21.Yüzyılın başında, Avrupa Birliği üyesi olan Polonya Devleti, Müslümanlara  kendi müftülerini seçme ve ibadetlerini yapabilmeleri için gerekli koşulları yaratabilme özgürlüğü vermiş. Ancak dini faaliyetler için Polonya Devleti para yardımı yapmıyor, paranın cemaatler tarafından sağlanması yoluna gidiliyor.

Polonya kültürünün etkisiyle adetlerin değişiklik gösterdiği düğünlerde imam nikahı muhakkak yapılan bir uygulama. Cenaze merasimleri yine dini geleneklere göre yapılıyor ve Polonya'nın neresinde ölmüş olursa olsun bir Tatar muhakkak bir Müslüman mezarlığına gömülüyor.


Ayşa Miskiewicz (Polonyalı Tatar): "Bayram gelince biz Bohoniki Camisi'ne geliyoruz. Elbette mezarı da ziyaret ediyoruz, sadaka veriyoruz, toplanıyoruz, akrabalarla görüşüyoruz birbirimize ikram ediyoruz her türlü milli yemekleri. Sonra çocuklarımıza dini kaideleri ile öğretiyoruz. Bonçuk adlı çocuk dans takımı vardır. Şiir söylüyorlar. Bohoniki'nin dışında Kurşiniyani'de Tatar cemaatı vardır. Orada da bir cami ve mezarlık vardır. Biz onları da ziyaret ediyoruz. "

Polonyalı ve Litvanyalı Türkler, ana dillerini bilmemelerine rağmen İslamiyet sayesinde kimliklerini Katolik bir Hıristiyan topluluğu içinde yüzyıllarca korumayı başarabilmişler. Bu gün Polonya'da yaklaşık 5000, Beyaz Rusya'da yaklaşık 11000 ve Litvanya'da 5200 civarında Tatar yaşamaktadır.

Litvanya'da ve Polonya'da yaşayan Tatarlar bizi tanıyor, biliyor ve seviyor. Onlar yüzlerce yıl Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti ile yakın ilişkiler içinde kurmuşlar.

Yüzlerce yıl önce, çeşitli nedenlerle ayrıldığımız Litvanya ve Polonya Tatarları, diğer bir deyişle Kıpçak Türkleri, 1400'lü senelerden beri camileriyle, köyleriyle, gelenekleriyle hayatta kalmışlar ve eminiz yüzlerce yıl daha tarih sahnesinde var olacaklar.

 


Beyaz zambaklar ülkesi Finlandiya... 

Helsinki şehri, İsveç Kralı Gusta Vasaa tarafından 1510 yılında kurulmuş. Resmi dili İsveççe ve Ural/Altay dil grubundan olan Fince'dir.

1155'ten 1809 yılına kadar İsveç hakimiyetinde, 1809 yılından 1917'ye kadar da  Rusya'nın hakimiyeti altında kalmış Finlandiya, ancak 1917 yılında bağımsızlığına kavuşabilmiştir.

Finlandiya'da günümüzde (bugün) sayıları 1000'e yaklaşan Tatar Türkleri de yaşamaktadır. Onların atalarının anayurdu İdil yani Volga nehri boylarıdır.

Bize din ve dil  bakımından  çok benzeyen, Finlandiya'da yaklaşık 150 yıldır yaşayan Kazan Tatarları, 19. yüzyıl sonlarında Tataristan'dan Finlandiya'ya göç etmiştir. 

Günümüzde sayıları 950 kişi olan Tatar Türkleri'nin, Helsinki, Tampere ve Jarvenpaa'da ibadethaneleri  bulunuyor. Dinlerine olan bağları güçlü, ki bu bağ onlara Batı Avrupa'nın en kuzeyindeki camiyi, Jarvenpaa kentine inşa ettirmiş.


Dil, din ve kültürlerini korumak ve çocuklarına öğretmek için çok yönlü faaliyetler gerçekleştiren bu topluluk, yaz kampları düzenlenliyor, Helsinki'de etkin bir dernekleri bulunuyor.

Değişik yollarla Finlandiya'ya ulaşan Türkiye Türkçesiyle yayınlanmış kitaplar yaygın olarak okunduğundan ve resmi belgelerde ve görüntülü, sesli yayınlarda Tatar Türkçesi kullanılamadığından Finlandiya-Tatar Türkleri arasında konuşulan Türkçe, Türkiye Türkçesi'ne benzer özellikler kazanmıştır. Daha önce basılan kitaplarda Arap alfabesi kullanılmış, ancak bugün Latin alfabesi ön plana çıkmıştır.

Tatar Türkleri cenazelerini Helsinki'nin merkezinde sahip oldukları Müslüman mezarlığına defnediyor. Bu mezarlıkta II. Dünya Savaşı yıllarında Finlandiya için can vermiş 156 Tatar gencin anıt mezarı da bulunmakta.






Post A Comment
  • Blogger Comment using Blogger
  • Facebook Comment using Facebook
  • Disqus Comment using Disqus

Hiç yorum yok :


Dinler Tarihi

[Dinler Tarihi][bleft]

Antik Tarih

[Antik Tarih][twocolumns]

Video

[Video][bsummary]

Dünya Tarihi

[Dünya Tarihi][bsummary]